YARATILISATLASI.COMhttp://yaratilisatlasi.comyaratilisatlasi.com - İlanlar - Son EklenenlertrCopyright (C) 1994 yaratilisatlasi.com 1YARATILISATLASI.COMhttp://yaratilisatlasi.comhttp://harunyahya.com/assets/images/hy_muhur.png11666Komünist Kürdistan Tehlikesi BU KİTAP, TERÖRÜN GERÇEK HEDEFİNİ VE BU BELADAN KURTULMANIN YOLLARINI ANLATIYOR

KOMÜNİST KÜRDİSTAN TEHLİKESİ

·        Bölücü teröre doğru teşhis konulamazsa, çözüme  ulaşılamayacağı açıktır.

·        Güneydoğu’da Kürt sorunu değil, PKK sorunu ve terör sorunu vardır.

·        PKK, Marksist, Leninist, Stalinist bir yapılanmadır.

·        Kan, korku ve dehşet üzerine kurdukları sistemlerle ün yapan Lenin, Stalin ve Mao gibi komünist liderleri kendine rehber edinen PKK’nın hedefi “Komünist Kürdistan”ı kurmaktır.

ÖZERKLİK, FEDERASYON GİBİ TALEPLER ÜLKEMİZİ BÖLMEYE VE BÖLGEDE DEV BİR KIZIL DEVLET KURMAYA YÖNELİK ADIMLARDIR.

·        Terör fikren yenilmedikçe, terörün ideolojisi bilimsel olarak çürütülmedikçe askeri, siyasi ve ekonomik tedbirler terörü bitirmek için yeterli olmaz.

·        Komünist teröre karşı yapılacak en etkili mücadele, anti materyalist, anti Darwinist, anti komünist karşı ilmi propagandadır.

Kendisini "21. yüzyılın Lenin’i" olarak tanımlayan bölücübaşı Abdullah Öcalan, terör örgütü PKK'yı "Kürt proleter devrimci hareketi" olarak tanımlar. PKK’nın Marksist-Leninist ideolojiden asla taviz vermeyeceğini ise şöyle ifade eder:

“PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine şekillenecektir.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, s.78)

Lenin ise, terörün komünist ideolojinin ayrılmaz parçası olduğunu şu sözleri ile açıkça dile getirir:

“Bizim ilgilenmekte olduğumuz olgu, SİLAHLI MÜCADELEDİR; bu mücadele, bireyler ve küçük gruplar tarafından yürütülmektedir. Silahlı mücadele, birbirlerinden kesinkes olarak ayrılması gereken, farklı iki amaca yöneliktir; önce, bu mücadele kişilere, LİDERLERE VE ORDU VE POLİSTEKİ GÖREVLİLERE SUİKAST YAPMAYI AMAÇLAR, ikinci olarak, hem hükümete ait, hem de özel kişilere ait para kaynaklarına elkoyar.” (Vladimir I. Lenin, 30 Eylül 1906, Proletari, Nr. 5)

"İLKESEL OLARAK TERÖRÜ HİÇ BİR ZAMAN REDDETMEDİK VE REDDEDEMEYİZ. Terör, çarpışmanın belli bir anında, askeri güçlerin içinde bulunduğu belli bir durumda ve belirli koşullar altında kesinlikle işe yarar ve hatta zorunlu savaş yöntemlerinden biridir...." (Lenin Seçme Eserler, cilt 2, s. 29-30, İnter Yayınları) "Nereden Başlamalı?" (Mayıs 1901)

Kitabın yazarı Adnan Oktar, Harun Yahya müstear ismiyle 300’den fazla eser kaleme almıştır. Yaklaşık 48.000 sayfalık “Harun Yahya Külliyatı”na ve bu külliyattan yararlanılarak hazırlanan belgesellere, www.harunyahya.org sitesinden ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz. Bu külliyat çizgisinde yayın yapan 600’e yakın internet sitesi bulunmaktadır. Bugüne kadar 73 ayrı dile çevrilmiş olan yazarın kitapları dünya çapında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir. Yazarın çalışmalarındaki hedefi, tüm insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygulamalarını ilmi olarak ortadan kaldırmaktır.

]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/154135/komunist-kurdistan-tehlikesihttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/154135/komunist-kurdistan-tehlikesiTue, 27 Nov 2012 15:29:25 +0200
Celal Şengör, Mine G. Kırıkkanat ve Tüm Diğer DarwinistlerBüyük bir aldatmaca olan Darwinizm’i yıllardır tek yanlı olarak okullarda, üniversitelerde, konferanslarda, televizyonlarda, gazetelerde konuşuyor, anlatıyorsunuz. Anti-Darwinist düşüncedeki kimseye tahammül edemiyorsunuz. Yıllardır karşınıza anti-Darwinist görüşte olan kimseyi çıkartmadınız, onları konuşturmadınız. Konferanslarınıza katılan anti-Darwinistleri hemen dışarı çıkartmaya yeltendiniz. Paniğinizin sebebi hep aynıydı: Evrim teorisinin çöküşünün ispatlanacağından ve gerçek bilimsel delillere karşı yenileceğinizden korktunuz.

Anti-Darwinistler ilk defa televizyona çıkıp, bilimsel gerçekleri açık bir şekilde ifade edince bir anda paniğiniz daha da arttı. Hemen demokrasiden bahsetmeye başladınız. Yıllardan beri okullarda üniversitelerde tek yanlı eğitim yaparken suskundunuz, fakat karşı düşünceden birisi olunca aniden demokrasi aklınıza geliverdi. Üstelik sizler bu programa davet de edildiniz. Fakat gelmek istemediniz. Bunun sebebi açık; siz karşı görüşün olmadığı yerde konuşmak istiyorsunuz. Gerçek bilimsel delillerin olmadığı yerde tek yanlı Darwinist propaganda yapmak istiyorsunuz. Çünkü Darwinist ideolojinin yalnızca propaganda ile ayakta tutulabileceğini biliyorsunuz.

Temsil ettiğiniz şey, Darwinist despotluğun bir tezahürüdür. Santimine kadar insanların kravat iğnelerinin durduğu yere karışmak, “şöyle konuş böyle konuşma” diye talimatlar yağdırmak; “çok açık deme”, “çok net de deme” diyerek emirler, yasaklar buyurmak; bir tartışma programına kimin çıkacağına kimin çıkmayacağına karar vermek, açık bir Darwinist dikta kafasıdır. Bu yöntemi kullanarak insanları sindiremezsiniz, sürekli olarak etrafa yasaklar emirler yağdırarak kendinizce çirkin bir dikta ruhunu yaşatamazsınız. Artık bu dikta ruhunu bırakmanın zamanı gelmiştir. Milletimizi kandırmaya, yanlış yönlendirmeye kalkışmayın. MİLLETİMİZ BUNLARA İNANMAZ. Darwinizm’i yıkan delilleri açıkça görmüş olan öngörülü MİLLETİMİZİ DARWİNİZM ALDATMACASINA İNANDIRMANIZ ARTIK MÜMKÜN DEĞİLDİR.

Sizi fikren derhal ezebilecek kişileri çok iyi biliyorsunuz. Eğer samimi ve dürüstseniz, onları da katılacağınız programa çağırabiliyorsanız çağırın. Herkesin gözü önünde bir tartışma olsun. Ama fikren kesin yenileceğinizi düşünüyorsanız, tabi o zaman çağırmanıza gerek yok.


Tek Bir Tane Bile Ara Fosil Yoktur
Darwinistlerin Ara Form Olduğunu İddia Ettikleri Fosillerin Tümü Mükemmel Canlılara Aittir

Eğer evrim gerçek olsaydı, yeryüzünün sayılmayacak çok tabakasında, milyarlarca ara fosil bulunması gerekirdi. Fakat Darwin’in açıkça itiraf ettiği gibi, TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL BULUNMAMIŞTIR:

Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, NEDEN SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMUNA RASTLAMIYORUZ? Neden bütün doğa bir KARMAŞA HALİNDE DEĞİL DE, TAM OLARAK TANIMLANMIŞ VE YERLİ YERİNDE? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında GÖMÜLÜ OLARAK BULAMIYORUZ?... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka BÖYLE BAĞLANTILARLA DOLU DEĞİL? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de BU BENİM TEORİME KARŞI İLERİ SÜRÜLECEK EN BÜYÜK İTİRAZ OLACAKTIR. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)


Bu çaresizlik nedeniyle Darwinistler, üzerinde spekülasyon yapabilecekleri birkaç fosili almış ve bunları ara fosil ilan etmişlerdir. Ve bu birkaç fosil, on yıllardır bütün Darwinist yayınlarda, Darwinist kitaplarda, Darwinist konferanslarda evrimin en önemli delili olarak sunulmaktadır. Oysa bu canlılar, eksiksiz ve oldukça kompleks fizyolojik ve anatomik yapılara sahip mükemmel birer canlıdırlar. Ara fosil iddiası, yalnızca Darwinist aldatmacayı örtbas edebilmek için gündeme getirilmektedir:

Coelacanth

Bu listede ilk olarak Coelacanth’ı dile getirmekte fayda vardır. Çünkü Coelacanth, aşağıda saydığımız ara fosil iddialarının nasıl aldatmacaya dayandığını anlamak için çok yerinde bir örnektir.

Coelacanth, yıllar boyunca Darwinistlerin en ünlü sudan karaya geçiş ara formu olarak hemen her Darwinist yayında yerini alıyordu. Ta ki, CANLISI GÜNÜMÜZ DENİZLERİNDE BULUNANA KADAR! Darwinistleri en büyük sükutu hayale uğratan şey bu olmuştu. 200’den fazla kez yakalanan Coelacanth, 410 milyon yıl önce nasılsa öyleydi.

Darwinistlerin sudan çıkmaya hazırlandığını ve bu yüzden de sığ sularda yaşadığını iddia ettiği bu balık, 180 m derinliğin üzerine hemen hiç çıkmayan, çıktığı zaman da çok kısa bir süre yaşayabilen BİR DİP BALIĞIDIR. Darwinistlerin yıllar boyunca yürümek üzere değişim geçiren ayaklar dedikleri bölgeler canlının mükemmel yüzgeçleridir. Fosilleşmiş bir yağ kesesi ise, Darwinist spekülasyon yöntemleriyle yıllarca insanlara “ilkel bir akciğer” olarak tanıtılmıştır. Şu an Coelacanth’ın canlı örneği bulunmamış olsaydı, muhtemelen sudan karaya geçişin en büyük temsilcisi gibi tanıtılmaya devam edecek ve TARTIŞMASIZ EN İYİ ARA FORMMUŞ GİBİ üzerinde binlerce spekülasyon yapılacaktı. Tıpkı aşağıdaki ara form adıyla tanıtılan mükemmel canlılarda olduğu gibi.

Archaeopteryx

Ağzındaki dişler, kanatlarındaki pençeler ve uzun kuyruğu nedeniyle Darwinistler tarafından halen spekülasyon malzemesi olarak kullanılan Archaeopteryx de aynı aldatmacanın ürünüdür. Arcaeopteryx’in Darwinistler tarafından sahte bir ara form olarak efsaneye dönüştürülmesinden bir süre sonra fosil kemikleri detaylı incelenmiş ve bu canlının sürüngenden kuşa hayali geçişi gösteren “ilkel bir kuş” olmadığı, aksine iskelet ve tüy yapısının uçmaya son derece elverişli olduğu, sürüngenlere benzetilen özelliklerin tarihte yaşamış ve hatta günümüzde yaşayan diğer bazı kuşlarda da bulunduğu ortaya çıkmıştır. Celal Şengör’ün durmaksızın örnek verdiği, Darwinizm yanlısı Science dergisi, bu gerçeği açıkça dile getirmiştir:

Archaeopteryx muhtemelen ilk kuşlarla ilgili olarak tüylerin ve uçuşun en eski kökeni ile ilgili pek bir şey söyleyemez, çünkü Archaeopteryx, modern anlamda, bir kuştur.

Tiktaalik Roseae

Darwinistlerin en önemli spekülasyon malzemesi genellikle mozaik canlılardır. Çünkü mozaik canlılar birden fazla türün özelliklerini üzerilerinde barındırırlar. Bu da son derece normaldir, çünkü canlı türleri ve filumlar, insanların canlıları sınıflandırıp incelemesi için oluşturulmuş ayırımlardır. Bir canlının, biyolojik olarak sınırlarını ifade etmezler. Dolayısıyla, elbette insanlar tarafından sadece gruplama maksadıyla oluşturulmuş bu isimlere tam anlamıyla sığmayan canlılar olacaktır, geçmişte de varolmuşlardır. Günümüzde yaşayan platypus üç farklı türün özelliğini barındıran mükemmel bir canlıdır ve bu konuya en iyi örnektir. (Platypus kürklü olması ve yavrularını emzirebilmesiyle memeli sınıfına dahildir, fakat bunun yanında kuş gagasına ve sürüngen zehirine de sahiptir).

Tiktaalik Roseae da, yüzgeç, pul gibi balık benzeri özellikler taşımasının yanı sıra, kafatası, boğaz, kaburga, kol, bacak gibi bölümlerinin de dört ayaklı hayvanlara yakın özellikler göstermesi itibariyle bir mozaik canlıdır. Bunun dışında canlının, söz konusu uzuvlarının ilkelden gelişmişe evrimleştiğini kanıtlayacak TEK BİR ARA FORM ÖZELLİĞİ MEVCUT DEĞİLDİR. Evrimcilerin, iddialarını desteklemek için bulmaları gereken canlılar "ara formlardır", mozaik canlılar değildir.

İda

Son dönemlerde Darwinistlerin deyimiyle adeta bir maskaralık olarak tüm kamuoyunda yer alan Ida rezaleti, Darwinistler açısından utanç verici bir iddiadır.
% 95’i korunmuş olan fosilin bir lemur türü olduğu açıkken yapılan bu yaygara, Darwinist aldatmacanın boyutlarını göstermesi açısından önemli bir örnektir. Söz konusu lemur, tükenen 19 lemur türünden birine aittir. Diğer lemurlardan farklı olarak gösterilen canlının iki özelliği ise, tüm diğer primat türlerinde bulunan türe has özelliklerdir. Ida’nın “insanın hayali evriminde” kayıp halka olduğu yönündeki iddialar, bugün Darwİnİst çevreler tarafIndan bİle kabul edilmemektedir, dünya çapında tanınmış Darwinist dergiler bile bu iddiayı oldukça sert bir dille eleştirmektedirler. Ida’nın bu listede yer almasının tek sebebi, Darwinistlerin insanları aldatabilmek için sınırları nasıl aştıklarını gösterebilmek içindir.

Evrimcilerin arageçiş formu olarak tanıtmaya çalıştığı Lucy, at serisi, Pikaia ve Therapsidler de tüm parçalarıyla mükemmel canlılardır. Darwinistlerin, tüm bunlar gibi iddia ettikleri diğer sahte ara formların geçersizliği çok detaylı deliller ve bilgilerle çürütülmüştür. (Detaylı bilgi için bkz. www.harunyahya.org, www.netcevap.org) Ara fosil iddiasıyla yıllarca okul kitaplarında yer alan pek çok fosilin de el yapımı sahte ürünler olduğu anlaşılmıştır. Ara formların olmayışı karşısında böylesine büyük bir yenilgi yaşayan Darwinistler, Yaratılış gerçeğini ispat eden 250 milyon fosil karşısında ÇARESİZDİRLER VE KESİN OLARAK YENİLMİŞLERDİR.


]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/16285/celal-sengor-mine-g-kirikkanathttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/16285/celal-sengor-mine-g-kirikkanatWed, 12 Aug 2009 11:35:18 +0300
Komünist Çin Dehşet SaçıyorÇİN 759 DOĞU TÜRKİSTANLI MÜSLÜMANI DAHA ŞEHİT ETMEK ÜZERE GÖZ ALTINA ALDI.
BU MASUM İNSANLARI YARGILAMADAN, SAVUNMA HAKKI TANIMADAN, ULUSLARARASI KANUNLARA AYKIRI BİR ŞEKİLDE İDAM ETMEYE HAZIRLANAN ÇİN’İN DURDURULMASI İÇİN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ACİLEN TOPLANMALIDIR.

Çin’in Doğu Türkistan’da yaklaşık 60 yıldır uyguladığı baskı ve zulüm tüm şiddetiyle devam etmektedir. Geçtiğimiz 60 yıl içinde 35 milyon Uygur Müslümanının soykırıma maruz kaldığı Doğu Türkistan’da, geçtiğimiz ay içerisinde 796 MÜSLÜMAN İDAM EDİLEREK ŞEHİT EDİLMİŞ, BİR GECEDE 10 BİN MÜSLÜMAN ORTADAN KAYBOLMUŞ, 100 BİN UYGURLU KIZKARDEŞİMİZ EVLERİNDEN ZORLA ALINIP GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. Bu kızkardeşlerimiz ölüm tehdidiyle gayri meşru ilişkiye zorlanmaktadır. Bir gecede ortadan kaybolan 10 bin Müslümanın akıbeti ise halen bilinmemektedir. Bu masum insanların şehit edilmiş olma ihtimalleri çok yüksektir. Çin 10 bin Uygurlu Müslümanın ve 100 bin Uygurlu kızkardeşimizin nerede olduklarını açıklamak zorundadır.

Çin'in kan dökmeye artık son vermesi vakti gelmiştir. Şiddet ve baskı uygulayarak, insanları acımasızca ezerek, sürekli kan dökerek yaşamak Çin'e yakışmamaktadır. DÜNYA TARİHİNİN BU EN BÜYÜK SOYKIRIMININ DURDURULMASI VE DÜNYADAKİ HER TÜRLÜ ZULMÜN DURMASI İÇİN TÜRK İSLAM BİRLİĞİ’NİN EN KISA ZAMANDA KURULMASI ŞARTTIR. Dünya devletlerinin bu zulme karşı birleşmesi, uluslararası hukukun hemen uygulanması gerekir.

Doğu Türkistan'ı, Filistin'i, Irak'ı, Afganistan'ı, Kırım'ı, Kerkük'ü, Moro'yu kurtaracak tek çözüm Türk İslam Birliği'dir. Artık daha fazla Müslüman kanı akmaması, İslam ülkelerindeki fakirliğin ve yokluğun son bulması, Türk İslam coğrafyasındaki kargaşa, anarşi ve terörün tam anlamıyla ortadan kalkması, huzurlu, güvenli, müreffeh, aydınlık bir medeniyet inşa edilmesi için Türk İslam Birliği'nin kurulması şarttır. Birlik olmayan İslam aleminin, zarar gören Müslümanları koruması ve kollaması mümkün olamaz. Ama 1 milyarı aşkın nüfusuyla İslam alemi birlik olduğunda, dünyanın herhangi bir köşesinde tek bir Müslümanın parmağının ucu dahi zarar görmez. Bugün Doğu Türkistan'da yaşanan zulüm karşısında sadece Türkiye'de tepki gösterilmektedir. Türk İslam Birliği kurulsa ve bu geniş coğrafyanın tamamında Çin zulmüne tepki gösterilse, böyle bir zulüm devam edemez.

Türk İslam Birliği'nin varlığı hem Çin'in tüm endişelerini ve korkularını ortadan kaldıracak, hem de hiçbir Müslümanın en küçük bir haksızlığa ve zarara uğramayacağı bir ortam oluşturacaktır. Çin'in müreffeh olmasının; ezilmeden, dışlanmadan varlığı devam ettirmesinin; ekonomisinin sarsılmamasının; sanayisi için gerekli enerji kaynaklarına güvenilir yollarla ulaşabilmesinin; saygı duyulan bir devlet olmasının yolu baskıcı, yıldırıcı, şiddete dayalı bir politika izlemesi değildir. Bunu yolu Türk İslam Birliği'nin kurulmasıdır.

Türk İslam Birliği hem Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanların haklarını en güzel şekilde koruyacak, hem Çinlilerin ve Uygur Türklerinin birarada kardeşce, huzur içinde yaşayabilecekleri bir güven ortamı meydana getirecek, hem de Çin'in gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Kalben Türk-İslam Birliği'ne bağlı bir Doğu Türkistan'ın Çin'e karşı düşmanca bir tutum sergilemeyeceği, başkaldırmayacağı, Çin'in süper bir güç haline gelmesi için dostane katkıda bulunacağı açıktır, bu gerçeği Çin yönetimi de görmelidir.

İslam ahlakının özünde birlik vardır. Allah Kuran'da "... Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur." (Enfal Suresi, 73) ayetiyle yeryüzünde bozgunculuğun son bulması için iman edenlerin birbirleriyle dost olmaları, ittifak etmeleri, birlik ve beraberlik içinde olmaları gerektiğini bildirimiştir. Tüm Müslümanlar bu emre uymakla sorumludur. Türk İslam dünyasının bu birliği istemesi lazımdır. Birlik istemeyen ayrılık istiyor demektir ve ayrılığın Türk İslam dünyasına hiçbir faydası yoktur. Müslümanların gücü, kuvveti ve menfaati birliktedir. 

Türk-İslam dünyasının bir olması vakti gelmiştir. Dini, dili, gelenekleri, inançları bir olan Türk İslam aleminin birleşmesi tüm Müslümanlar için aciliyetli bir sorumluluktur. İslam ve Türk dünyası bu birliğin oluşmasını büyük bir heyecan ve şevkle beklemektedir. Bu konuda bir gecikme olmamalı, gereken adımlar bir an önce atılmalıdır.

]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/16190/komunist-cin-dehset-saciyorhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/16190/komunist-cin-dehset-saciyorWed, 05 Aug 2009 13:02:10 +0300
Çin, Müslüman Uygur Türklerine Yaptığı Soykırımı Durdurmalı, Zorla Alınıp Götürülen Uygur Türklerinin Nerede Olduğunu AçıklamalıdırÇin'in kan dökmeye artık son vermesi vakti gelmiştir. Şiddet ve baskı uygulayarak, insanları acımasızca ezerek, sürekli kan dökerek yaşamak Çin'e yakışmamaktadır. DÜNYA TARİHİNİN BU EN BÜYÜK SOYKIRIMININ DURDURULMASI VE DÜNYADAKİ HER TÜRLÜ ZULMÜN DURMASI İÇİN TÜRK İSLAM BİRLİĞİ’NİN EN KISA ZAMANDA KURULMASI ŞARTTIR. Dünya devletlerinin bu zulme karşı birleşmesi, uluslararası hukukun hemen uygulanması gerekir.



DOĞU TÜRKİSTAN'DA, ÇİN'İN HİÇBİR BÖLGESİNDE YAŞANMAYAN BOYUTLARDA ZORLUKLARLA DOLU, BASKI ALTINDA BİR HAYAT SÜRÜLMEKTEDİR. 1965'TEN SONRAKİ KATLİAMLARLA BİRLİKTE, BUGÜNE KADAR DOĞU TÜRKİSTAN'DA 35 MİLYON UYGUR TÜRKÜ ŞEHİT EDİLMİŞTİR. BU AKIL ALMAZ BİR RAKAMDIR. BUGÜN DE UYGUR TÜRKÜ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZE KARŞI SOYKIRIM TÜM HIZIYLA DEVAM ETMEKTEDİR.
UYGUR TÜRKLERİ EVLERİNDEN ZORLA ALINIP GÖTÜRÜLMEKTE, ULUSLARARASI KANUNLARA AYKIRI ŞEKİLDE TOPLU OLARAK İDAM EDİLMEKTEDİR. YAŞANAN SON OLAYLARDA 196'SI AÇIK 600 TANESİ GİZLİ OLMAK ÜZERE TOPLAM 796 UYGUR TÜRKÜ, HİÇBİR HUKUKİ GEREKÇEYE DAYANMADAN, SAVUNMALARINI YAPMALARINA DAHİ İZİN VERİLMEDEN İDAM EDİLMİŞTİR. TEMMUZ AYININ BAŞINDA BİR GECEDE 10 BİN MÜSLÜMAN UYGUR TÜRKÜ KAYBOLMUŞTUR. BU KİŞİLER NEREYE GİTMİŞTİR? EĞER BU KİŞİLER DE ŞEHİT EDİLMİŞLERSE, Kİ MUHTEMELEN ŞEHİT EDİLMİŞLERDİR, O ZAMAN AKIL ALMAZ BİR KATLİAM DEVAM EDİYOR DEMEKTİR.




HALEN AKIBETLERİNİN NE OLDUĞU BİLİNMEYEN BİNLERCE UYGUR TÜRKÜ VARDIR. UYGUR TÜRKÜ 100 BİN KIZKARDEŞİMİZ EVLERİNDEN ZORLA ALINIP GÖTÜRÜLMÜŞTÜR. BU KIZKARDEŞLERİMİZ ÖLÜM TEHDİDİYLE GAYRİMEŞRU İLİŞKİYE ZORLANMAKTADIR. ÇİN YÖNETİMİ, EVLERİNDEN ZORLA ALINIP GÖTÜRÜLEN 100 BİN UYGUR TÜRKÜ KIZKARDEŞİMİZİN NEREYE GÖTÜRÜLDÜĞÜNÜ AÇIKLAMALIDIR.


Çin'in bu baskı ve zulüm politikasına son vermesi, Doğu Türkistan'daki Müslüman kardeşlerimizin güvenliğe kavuşması, Çin kendi vatandaşlarının da huzur bulması için Türk İslam Birliği'nin aciliyetli olarak kurulması gerekmektedir. Türk İslam Birliği'nin kurulması hem Doğu Türkistan'ın hem de Çin'in kurtuluşu olacaktır. Bu birlik, hem Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanların haklarını en güzel şekilde koruyacak, hem Çinlilerin ve Uygur Türklerinin bir arada kardeşce, huzur içinde yaşayabilecekleri bir güven ortamı meydana getirecek, hem de Çin'in gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Türk İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.

Milli Değerleri Koruma Vakfı Başkanı Tarkan Yavaş

]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/16016/cin-musluman-uygur-turklerine-yaptigihttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/16016/cin-musluman-uygur-turklerine-yaptigiSat, 01 Aug 2009 01:47:48 +0300
Doğu Türkistan'da Müslüman Türk milletine yapılan soykırım durdurulsun


Tüm bu olanlara “oldu bitti” demek olmaz. “Bu kişiler idam edildi, genç kızlarımız kaçırıldı, konu kapandı” diyerek suskun kalınamaz. Bu uygulama, çok uzun bir zamandır, Çin’de sürekli olarak devam eden bir uygulamadır. Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri çok uzun zamandır baskı altında yaşamakta, bu zulüm sürekli olarak devam etmektedir. BU ALENİ BİR İNSANLIK SUÇUDUR. BU SOYKIRIMIN BİR AN ÖNCE DURDURULMASI VE YAPILANLARIN HESABININ SORULMASI GEREKMEKTEDİR. LAHEY ADALET DİVANI BU DURUMA EL KOYMALI, SUÇLULAR YAKALANMALI VE ULUSLARARASI HUKUKA GÖRE CEZALANDIRILMALIDIR.

Doğu Türkistan’da ve tüm dünyada bu zulüm sisteminin durdurulması için tek çözüm Türk İslam Birliği’nin kurulmasıdır. Türk İslam Birliği'nin olduğu bir dünyada ise, Çin'in uluslararası hukuku tanımadan, böylesine acımasız bir uygulama yapması mümkün değildir.

Türk İslam Birliği, hem Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanların haklarını en güzel şekilde koruyacak, hem Çinlilerin ve Uygur Türklerinin bir arada kardeşce, huzur içinde yaşayabilecekleri bir güven ortamı meydana getirecek, hem de Çin'in gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Türk İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.

]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15721/dogu-turkistanda-musluman-turk-milletinehttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15721/dogu-turkistanda-musluman-turk-milletineSat, 25 Jul 2009 20:25:43 +0300
Zulüm, baskı ve şiddetin son bulması için Türk İslam Birliği şart


 


Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, yüzyılı aşkın süredir baskı altında yaşamaktadır. Türk İslam coğrafyasında çatışmalar, fitneler, baskı ve zulüm binlerce masum Müslümanın canına mal oldu, on binlercesi sakat kaldı, milyonlarcası evsiz kalıp yurtlarından sürüldü, pek çoğu da sadece inançlarından ve fikirlerinden dolayı tutuklandı. Bugün Filistin'de, Irak'ta, Afganistan'da, Doğu Türkistan'da, Moro'da ve baskıcı yönetimler tarafından idare edilen çeşitli İslam ülkelerinde bu zulüm tüm şiddetiyle devam etmektedir.

Son olarak Doğu Türkistan'da 600'ü gizli olmak üzere toplam 796 Müslüman hiçbir gerekçe gösterilmeden idam edilmiştir. Bu idamlar, bu zulümler ve haksızlıklar Türk İslam Birliği kurulmadığı müddetçe devam edecektir. Akan kanın durması için Türk İslam Birliği'nin kurulmasından başka çözüm yoktur. Türk İslam Birliği'nin olduğu bir dünyada ise, Çin'in uluslararası hukuğu tanımadan, böylesine acımasız bir uygulama yapması mümkün değildir.

Türk İslam Birliği'nin varlığı hem Çin'in tüm endişelerini ve korkularını ortadan kaldıracak, hem de hiçbir Müslümanın en küçük bir haksızlığa ve zarara uğramayacağı bir ortam oluşturacaktır. Çin'in müreffeh olmasının; ezilmeden, dışlanmadan varlığını devam ettirmesinin; ekonomisinin sarsılmamasının; sanayisi için gerekli enerji kaynaklarına güvenilir yollarla ulaşabilmesinin; saygı duyulan bir devlet olmasının yolu baskıcı, yıldırıcı, şiddete dayalı bir politika izlemesi değildir. Bunu yolu Türk İslam Birliği'nin kurulmasıdır.

Türk İslam Birliği hem Doğu Türkistan'da yaşayan Müslümanların haklarını en güzel şekilde koruyacak, hem Çinlilerin ve Uygur Türklerinin birarada kardeşce, huzur içinde yaşayabilecekleri bir güven ortamı meydana getirecek, hem de Çin'in gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunacaktır. Kalben Türk-İslam Birliği'ne bağlı bir Doğu Türkistan'ın da Çin'in süper bir güç haline gelmesi için dostane katkıda bulunacağı açıktır, bu gerçeği Çin yönetimi de görmelidir.

Türk İslam Birliği kurulduğunda, Türk İslam coğrafyasında terörist faaliyetler kökünden kazınacak, teröre tevessül edenler karşılarında son derece caydırıcı bir Türk İslam Birliği askeri paktının ordusunu bulacaklardır. Birliği oluşturan devletlerin üniter yapıları korunacaktır. Türk İslam Birliği'nin temel ideolojilerinden biri ise laiklik olacaktır. Dolayısıyla Müslüman olan da olmayan da sağlam bir çatı altında güven içinde yaşayacaktır.

Türk İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.

Türk İslam Birliği bir itidal birliğidir. Bu birlik fanatik, baskıcı, tahakküm eden bir birlik değildir. Hem bu bayrak altında birleşen milletlere hem de dünya milletlerine güvenlik sağlayacaktır. Türk İslam dünyasının böylesine akılcı, sağduyulu ve adil bir liderliğe kavuşması, hem bugün pek çok sorunla karşı karşıya bulunan yaklaşık 1.5 milyar Müslüman için, hem de dünyanın tüm diğer insanları için çok hayırlı olacaktır. Müslümanlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in devrinden bu yana, insanlığa; akıl, bilim, düşünce, sanat, kültür, medeniyet gibi alanlarda öncülük etmiş, "insanların hayrı"na dev eserler ortaya koymuşlardır. 21. yüzyılın gerçek bir aydınlanma çağı olmasının öncüsü de Türk İslam Birliği olacaktır.

Türk-İslam Birliği'nde fikir ve ifade özgürlüğü vardır. Her düşünceden ve inançtan insanın hiçbir baskı ve zor ortamı olmadan fikirlerini ifade edebilir. Bu insanların hakları her yönüyle korunur, herkesin düşüncesi hoşgörü ile karşılanır. Türk İslam Birliği'nin öncülüğünde Müslüman toplumlar, insanların birbirlerinin görüşlerine saygı gösterdikleri, eşitlik, adalet ve hürriyetin egemen olduğu, zulüm ve haksızlığın tamamen ortadan kaldırıldığı toplumlar olacaktır. Ve İslam dünyası sadece Müslümanların huzurunu ve güvenliğini sağlamakla kalmayacak, dünyada kültür ve uygarlığın da önderi konumuna gelecektir.

Türk İslam Birliği'nin vesile olacağı aydınlanma tüm dünyaya güzellik sunacaktır.
ABD, Rusya, Çin, İsrail ve tüm Avrupa Devletleri Türk İslam Birliği'nin kurulmasıyla uzun yıllardır devam eden kökleşmiş sorunların bir anda çözüme kavuştuğunu görecek, bu durumdan herkes fayda sağlayacaktır. Türk-İslam dünyası dışında kalan büyük devletlerin güvenliğe, ekonomiye, kültürel değerlere dair tüm endişeleri bu birliğin kurulmasıyla tamamen ortadan kalkacaktır. Terörle mücadele sona erecek, kültürel çatışma riski tamamen ortadan kalkacak, yer altı kaynakları ve hammaddeden tüm insanların en güzel şekilde faydalanması sağlanacak, ekonomi istikrara kavuşacak ve buhran ihtimali bertaraf edilecek, askeri giderlere ayrılan bütçe insanların daha kaliteli ve güvenli bir yaşamaları için sarfedilecektir. Açıktır ki, güçlü bir Türk İslam Birliği'nin varlığı bütün milletlerin menfaatinedir.



Milli Değerleri Koruma Vakfı
Tarkan Yavaş

 

 

]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15536/zulum-baski-ve-siddetin-sonhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15536/zulum-baski-ve-siddetin-sonTue, 21 Jul 2009 00:15:50 +0300
İnsan Evrim Geçirmemiştir... Delil Sanılan Tüm Kafatasları Artık İptal Edildi!Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir. (Yunus Suresi, 65)

Dediler ki ``Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.`` (Bakara Suresi, 32)

Etrafına bakan bir insanın gözüne gelen görüntü ters olarak beyne iletilir. Beyin bu görüntüyü düzeltir ve sonuçta insan ``dışarıdaki görüntünün tıpatıp aynısını, aynı netlikte`` görür. Böyle bir sistem, tesadüfen şuursuz atomların birleşmesiyle oluşamaz.

Görmeyi bilmeyen atomlar, tesadüflerin etkisiyle şuursuzca birleşerek dünyanın en mükemmel kamerasından daha kaliteli görüntü sağlayan, en gelişmiş üç boyutlu sinema ve televizyonundan daha net ve tam renkli görüntüyü beyinde meydana getiren görme sistemini yapamaz.

Duymayı bilmeyen şuursuz atomlar, en gelişmiş müzik sisteminden daha mükemmel olan, daha net ve çok boyutlu, gerçeğinden ayırt edilemeyen sesleri beynin içinde oluşturan işitme sistemini, tesadüfler sonucu meydana getiremez.^

Koklamayı bilmeyen atomlar, parfümün, gülün kokusunu hisseden koku alma sistemini tesadüflerin etkisi ile oluşturamaz. Sıcağı, soğuğu, sertlik duygusunu bilmeyen şuursuz atomlar tesadüfler sonucu hissetme gücüne sahip olamaz.

Şuursuz, kendi varlığından haberi olmayan atomlar, tesadüflerle, müzikten zevk alan, türlü türlü yiyeceklerin lezzetlerini bilen, hatıraları olan, dokunan, hisseden, düşünen, plan yapan, hatıralarını zihninde canlandıran, bir şeyi hatırlayan, gülmekten, eğlenmekten, neşeli ortamlardan zevk alan, daha sayılabilecek yüzlerce özelliğe sahip olan insanlara ve hatta atomun yapısını inceleyip-araştıran bilim adamlarına dönüşemez.

Harun Yahya`nın eserleri bugüne kadar 41 ayrı dile çevrilmiş olup dünyanın her yerinde milyonlarca okuyucuya hitap etmektedir. Evrim teorisinin çöküşünü konu alan kitaplar bazı ülkelerde resmi okul müfredatlarına girmiştir. Yoğun ilgi gören bu kitaplar, evrimciler tarafından ``cevap verilemez`` nitelik taşımaktadır.

İNSAN EVRİM GEÇİRMEMİŞTİR... DELİL SANILAN TÜM KAFATASLARI ARTIK İPTAL EDİLDİ!

Java Adamı ve Pekin Adamı: 1891 ve 1892 yıllarında Java Adası`nda bulunan fosiller Java Adamı (Pithecanthropus erectus) olarak; 1923-1927 yılları arasında Pekin yakınlarında bulunan fosiller ise Pekin Adamı (Sinanthropus pekinensis) olarak isimlendirilmiştir. Ancak her ikisinin de normal insanlara ait olduğu 1939 yılında Ralph Von Koenigswald ve Franz Weidenrich isimli uzmanlarca ortaya konulmuştur.(B. Theunissien, Eugene Dubois and the Ape-Man from Java, Kluwer Academic Publishers, 1989, s. 39) 1944 yılında ise, Harvard Üniversitesi`nden Ernst Mayr, her ikisini de insan olarak sınıflandırmıştır. (Garniss Curtis, Carl Swisher and Roger Lewin, ``Java Man``, Abacus, London, 2000, s. 87)

Nebraska Adamı: 1922 yılında Amerikan Doğa Tarihi Müzesi`nden Henry F. Osborn tarafından bulunan tek dişin insanla maymun arası bir canlıya ait olduğu öne sürülmüştür. Ancak Osborn`un çalışma arkadaşı William Gregory, 1927 yılında Science Dergisi`nde yayınladığı bir makaleyle bulunan dişin gerçekte bir yaban domuzuna ait olduğunu açıklamış ve fosille ilgili evrimci iddia sessizce ortadan kalkmıştır. Aşağıdaki çizim, tek bir dişten yola çıkılarak evrimcilerce hazırlanmış, zamanın basın organlarında yayınlanmıştır. Sadece bir tek dişten, bir canlının tasvir edilmeye kalkışılması, evrimcilerin teorilerini savunmak ve kabul ettirmek için ne denli taraflı ve yanıltıcı olabildiklerinin çarpıcı bir örneğidir.

Piltdown Adamı: 1912`de bulunan ve yarı maymun yarı insan bir canlıya ait olduğu öne sürülen bir kafatası fosilidir. Evrimciler yaklaşık 40 yıl boyunca bu fosili en önemli sözde delil olarak kullanmışlar, hakkında sayısız yorum ve resimler yapmışlardır. 21 Kasım 1953 günü yapılan bir açıklama ile Piltdown kafatasının bir sahtekarlık ürünü olduğu dünyaya ilan edilmiştir. 40 sene sonra uygulanan tarihlendirme testinde, çene ile kafatasının yaşlarının birbirlerinden çok farklı olduğu ortaya çıkmış, ardından yapılan daha ayrıntılı incelemelerde Piltdown Adamı`nın, bir insan kafatasına orangutan çenesinin eğelenerek monte edilmesi ve potasyum dikromatla eskitilmesi ile üretildiği anlaşılmıştır. Londra`daki Doğa Tarihi Müzesi`nde 40 yıl boyunca sergilenmesine rağmen fosil üzerinde bu süre boyunca hiçbir bilimsel çalışma yapılmasına izin verilmemiş olması önemli bir skandal olarak tarihe geçmiştir.

Zinjanthropus: 1959 yılında bulunan fosil, insanın atası olarak ilan edilmiştir. Ancak ayrıntılı incelemeler sonucu Zinjanthropus`un her yönüyle sıradan bir maymun olduğu ortaya çıkmıştır. İki defa isim değişikliğine uğrayan Zinjanthropus, günümüz evrimcileri tarafından insanla hiçbir ilgisi bulunmayan, soyu tükenmiş bir canlı olarak kabul görmektedir.
(

Ramapithecus: 1930`lu yıllarda, G.E. Lewis tarafından Hindistan`da bulunan, iki parçadan oluşmuş eksik bir çene kemiğidir. İlginçtir ki, evrimciler, 14 milyon yaşında olduğunu ileri sürdükleri bu çene kemiği parçalarından yola çıkarak Ramapithecus`un ailesini ve yaşadığı hayali ortamı (üstte) çizebilme becerisini (!) göstermişlerdir. 50 sene boyunca insanın atası olduğu savunulan fosil, 1981 yılında babun kemikleriyle yapılan bir anatomik karşılaştırma sonucunda ortaya çıkan gerçekle evrimcilerce rafa kaldırılmak zorunda kalmıştır. (Science Digest, Nisan 1981)

Lucy: 1974 yılında Afrika`da ele geçirilen bu fosil, evrimcilerin en çok itibar ettikleri, hakkında en fazla spekülasyon yapılan fosil özelliği taşımaktadır. Ancak günümüzde Lucy`nin (A. Aferensis) ağaçlarda yaşamaya uyumlu bir anatomiye sahip olduğu ve bildiğimiz maymunlardan farklı olmadığı ortaya konmuştur. ( Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, s. 75-94; Fred Spoor, Bernard Wood, Frans Zonneveld, "Implication of Early Hominid Labryntine Morphology for Evolution of Human Bipedal Locomotion", Nature, cilt 369, 23 Haziran 1994, s. 645-648.) Fransız bilim dergisi Science et Vie, 1999 yılında kapağında ``Elveda Lucy`` başlığını kullanmıştır. 2000 yılında gerçekleştirilen bir çalışmada, Lucy`nin ön kol kemiklerinde, günümüz şempanzeleri gibi parmak boğumu üzerinde yürümeyi mümkün kılan kilit sistemi bulunmuştur. (Richmond, B.G. and Strait, D.S., Evidence that humans evolved from a knuckle-walking ancestor, Nature 404 (6776):382, 2000) Tüm bu bulgular karşısında birçok evrimci uzman, Lucy`nin insanın atası olamayacağını açıklamışlardır. (``Discovery rocks human-origin theories``, Tim Friend, 21 March 2003, www.usatoday.com )

Neandertal Adamı: Evrimciler, ilk örnekleri 1856 yılında Almanya`nın Neander Vadisi`nde ele geçirilen Neandertal Adamı`nın ilkel bir maymun adama ait olduğunu öne sürmüşlerdir. Ancak sonradan yapılan arkeolojik bulgular, bu iddianın hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını ortaya koymuştur. Neandertal uzmanı ve evrimci Erik Trinkhaus`un da itiraf ettiği gibi, ``Neandertallerin anatomisinde ya da hareket, alet kullanımı, zeka seviyesi veya konuşma kabiliyeti gibi özelliklerinde modern insanlardan aşağı sayılabilecek hiçbir şey yoktur``.(Erik Trinkaus, "Hard Times Among the Neanderthals", Natural History, cilt 87, Aralık 1978, s. 10) Ayrıca Neandertal Adamı`nın kafatası hacminin, günümüz insanından 200 cc daha büyük olması, insan-maymun arası bir varlık olduğu iddiasının geçersizliğini ortaya koymaktadır.

Taung Çocuğu: Raymond Dart tarafından Güney Afrika`da 1924 yılında ele geçirilen bir kafatası fosili, ilk başlarda insanın atası olarak öne sürülmüştür. Ancak, bugün evrimciler bu fosili insanın atası olarak savunamamaktadırlar. Çünkü fosilin genç bir gorile ait olduğu anlaşılmıştır. Ünlü anatomist Bernard Wood da, New Scientist Dergisi`nde yayınlanan bir makalesinde bu fosilin evrim iddiasına destek olamayacağını açıklamıştır. (Bernard Wood, ``Who Are We`` New Scientist, 26.10.2002, s.44)]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15422/insan-evrim-gecirmemistir-delil-sanilanhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15422/insan-evrim-gecirmemistir-delil-sanilanSat, 18 Jul 2009 00:00:00 +0300
Vücudunuzun İçinde Bir Dev Olduğunu Biliyor musunuz?Bir hastalığa yakalandığımız anda, vücudumuzun içinde çok büyük bir savaş başlar. Bu savaşta taraflardan biri mikroplar, diğeri ise savunma sistemi hücreleridir. Bu hücreler aynen bir ordu gibi savunma, istihbarat ve saldırı yöntemleri kullanarak vücuda giren mikropları yerle bir ederler. Bu, Allah'ın insanı ne kadar üstün bir yaratılışla var ettiğinin bir delilidir. Bu mucizeye şahit olmak için Harun Yahya'nın "Savunma Sistemi Mucizesi" isimli eserini okuyun.^]]>http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15216/vucudunuzun-icinde-bir-dev-oldugunuhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15216/vucudunuzun-icinde-bir-dev-oldugunuThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300Yakininizi Güçlendirmek İçin İman Hakikatlerini OkuyunYeryüzünde gözünüzü nereye çevirseniz binlerce iman hakikati ile karşılaşırsınız. Ancak bunları görebilmek ve ne anlama geldiklerini kavrayabilmek için düşünmek gerekir... Göklerdeki ve yerdeki iman hakikatlerini Harun Yahya'nın "Düşünen İnsanlar İçin" isimli kitabında bulabilirsiniz.^
]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15215/yakininizi-guclendirmek-icin-iman-hakikatlerinihttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15215/yakininizi-guclendirmek-icin-iman-hakikatleriniThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300
Yaratılış Amacınızın Ne Olduğunu Biliyor musunuz?İnsan başıboş bir varlık değildir. Allah işiten ve gören olarak insanın yaptığı herşeyden haberdardır. Allah insanın sinesinde gizli olanı dahi bilmektedir. Bir gün insan ölecek, Allah'ın huzuruna yapayalnız ve tek başına gidip, hesap verecektir. İşte o gün insana dünya hayatını ne için yaşadığı sorulacak ve yaptıkları bir bir gösterilecektir.Bu nedenle insan yalnızca Allah için yaşamalıdır. Harun Yahya'nın "Allah İçin Yaşamak" adlı eserini okuyun.^]]>http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15214/yaratilis-amacinizin-ne-oldugunu-biliyorhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15214/yaratilis-amacinizin-ne-oldugunu-biliyorThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300Yatağında Rüya Gören Biri Gibi, Hayatınızı Bambaşka Bir Yerde İzliyor OlabilirsinizRüyasında çorba içen bir insan, çorbanın tuzunu, kıvamını, içindeki malzemelerin tadını, gerçekten çorba içiyormuş gibi hisseder. Ancak ortada ne çorba, ne de yemek vardır. Ne var ki, rüyasında çorba içen bir insana biri gelip, "şu anda rüyadasın ve bu çorba aslında bir görüntü" dese, hemen itiraz eder. "Görüntü olur mu? Bak sıcaklığını hissediyorum. Birden içince dilim yanıyor. Hatta çorbayı içince karnım doydu. Görüntü olsa karnım doyar mıydı?" der. İçtiğini sandığı çorbanın aslında beyninde oluşan bir görüntü olduğunu, yemek yerken hissettiği sıcaklık, tokluk gibi hislerin de yine beyninde oluşan algılar olduğunu ancak uykusundan uyandıktan sonra anlar.

Rüyalarımızda yaşadıklarımızla, gerçek hayatta yaşadıklarımız aynı mantıkla oluşur. Rüyalarımız nasıl zihnimizde yaşanıyor ise, gerçek hayatımız da zihnimizde yaşanır. Rüyalarımıza "hayal" dememizin tek nedeni, sabah uyandığımızda bedenimizi yatağımızda bulmamız ve "demek ki ben yatıyordum ve bunları rüyamda gördüm" sonucuna varmamızdır.^

Peki rüyanızdan hiç uyanmadan yaşamaya devam etseniz, rüya içinde yaşadığınızın, gördüklerinizin hiçbirinin aslı ile muhatap olmadığınızın farkına varabilir misiniz?

Kesinlikle hayır. Uyanıp, kendinizi yatağınızda uyuyorken bulmadığınız sürece, hiçbir zaman rüyada olduğunuzu anlayamazsınız ve koskoca bir ömrü gerçek hayatınızı yaşadığınızı zannederek geçirirsiniz.

Öyle ise, gerçek hayat dediğimiz hayatımızın da bir rüya olmadığını nasıl ispatlayabiliriz? Bir gün bu gördüğümüz hayattan çıkıp kendimizi bambaşka bir yerde, bu hayatımıza dair görüntüleri izlerken bulmayacağımıza dair bir bilgimiz var mıdır?

İnsanlık tarihinin en büyük mucizelerinden biri olan bu olağanüstü gerçek üzerinde mutlaka düşünün. ]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15213/yataginda-ruya-goren-biri-gibihttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15213/yataginda-ruya-goren-biri-gibiThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300
Zulme Karşı Duyarsız Olmak, Zulmedenlere Ortak Olmaktır"Bir Yılbaşı gecesi; El Halil kentinde sokağa çıkma yasağına uymadığı belirtilen bir Filistinli İsrail askerleri tarafından durdurulup, silahsız ve karşı eylemde bulunmadığı halde ayaklarından vuruluyor. Filistinli gencin ayağı parçalanmış halde "Beni Neden Vurdunuz" diye yerde kıvranırken İsrail askerleri hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ediyorlar." (03.01.2001 Milliyet Gazetesi)

Bu, gazetelerde her gün yer alan pek çok zulüm haberinden yalnızca biridir. İnsanlar bu gibi haberleri sıradan olaylar olarak görür ve konunun kendilerini o kadar da ilgilendirmediğini düşünürler. Oysa zulme karşı duyarsız olmak ve sessiz kalmak, zulme ortak olmak, ona yol açmaktır.Gazetelerde ve televizyonlarda bu gibi haberlerle karşılaşmak istemiyorsanız siz de birşeyler yapabilirsiniz. "Ben ne yapabilirim ki" diye düşünmeyin.^

Unutmayın ki tüm bu vahşetin, zulmün kaynağı dinsizliktir. Dünyada hakim olan zulmü durdurmak için tek çözüm ise şefkat ve merhameti, adalet ve hoşgörüyü emreden Kuran ahlakıdır. Tarih boyunca Kuran ahlakının güzelliklerini yaşamış olan Türk Milleti, zalimlere engel olmaya kararlıdır.Unutmayın, zulmün bir gün sizin kapınıza da gelmesinden güvende değilsiniz! Harun Yahya'nın Çözüm Kuran Ahlakı kitabını mutlaka okuyun ve anlatın.
]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15212/zulme-karsi-duyarsiz-olmak-zulmedenlerehttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15212/zulme-karsi-duyarsiz-olmak-zulmedenlereThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300
Türk Milleti Darwinizm'in Tuzağını BozmuşturBir parça demiri, plastiği, bakırı bir çölün ortasına bırakıp gitseniz. Belli aralıklarla da buraya gelip baksanız. Bunların son model bir otomobile dönüştüğünü görmeniz mümkün müdür?Doğrusu akılcı olan demirin paslanması, plastiğin deforme olması, bakırın da oksitlenmesi değil midir?Buna Darwinistlerin verdiği cevap sizin verdiğiniz cevabın tam tersi, bunu biliyor muydunuz? Yani Darwinistler dağınık, düzensiz, cansız maddelerin zaman içinde tesadüflerin yardımıyla düzenli, canlı ve kompleks varlıklara dönüşebileceklerini iddia etmekteler. Bu iddia şuna benzemektedir.^

Evrimciler yukarıda saydığımız bu malzemelerin zaman içinde tesadüfen bir bisiklet, sonra yine şuursuz rastlantılarla otomobil, daha sonra tamamen başıboş süreçlerle kamyonet ve en sonunda bir tır olabileceğini, hem de "aynı malzemeleri kullanarak" olabileceğini iddia ederler.Türk Milleti keskin zekasıyla ve üstün feraseti ile birçok dünya milletinin düştüğü tuzağa düşmemiş, Darwinizm'in ne kadar mantıksız ve bilim dışı bir görüş olduğunu anlamış. Büyük Türk Milleti bu tuzağı bozup dünyayı Darwinizm safsatasından kurtaracak manevi güce sahiptir.]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15211/turk-milleti-darwinizmin-tuzagini-bozmusturhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15211/turk-milleti-darwinizmin-tuzagini-bozmusturThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300
Türk Milleti Milli Birlik ve Beraberlik İçinde Darwinizm'le Mücadele EtmektedirTemeli Darwinizm'e dayanan komünist ideoloji, tarih boyunca Allah inancına, dini değerlere ve dindar insanlara düşman olmuş; bunun sonucunda devlet, aile, ahlak gibi kurumlara savaş açmıştır. On binlerce insanın kanını akıtan komünist ideolojinin önde gelen isimleri dini ve manevi değerlerle savaştıklarını açıkça ilan etmekten çekinmemişlerdir:

"Dine karşı gerçek anlamda savaştık ve savaşıyoruz" (Marks, Engels, Lenin, Stalin, Kadın ve Marksizm, s.225)

"Bir Marksist materyalist olmalıdır, yani din düşmanı" (V.I.Lenin, Toplu Eserler, cilt 35, s.121)

"Hiç şüphesiz biz komünistler, kelimenin gerçek manasıyla Allahsızız. Hiçbir dine inanmayız. Bizim görüşümüz diyalektik materyalizmin ve tarihi materyalizmin görüşüdür." (Çang Çi Yi, Çin Komünist Partisi yöneticisi, 4 Nisan 1962)^

"Komünistler olsa olsa kadınların ortaklaşılmasını istemekle kınanabilir." (Kadın ve Aile, Marks-Angels-Lenin, s. 167-168)

Tüm dünyanın geleceğini karartmayı amaçlayan bu tehlikeye karşı, Türk Milleti olarak yapmamız gereken, gençlerimizin Darwinist öğretilerle yetişmelerini ve komünizmin telkinlerine açık hale gelmelerini engellemektir. Böylelikle din, ahlak, aile, devlet müesseselerinin bekası garanti altına alınmış olacaktır.

Asırlar boyu dünya tarihine yön vermiş olan büyük Türk Milleti, insanlığa bu karanlık ideolojilerin gerçek yüzünü anlatacak ve tüm dünyayı bu belalardan kurtaracak tek millettir.]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15210/turk-milleti-milli-birlik-vehttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15210/turk-milleti-milli-birlik-veThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300
Türk Milleti'nin Tarihi Misyonundan Haberdar mısınız?Sosyal Darwinist fikirleri benimsemiş olan Hitler gibi önde gelen faşistlerin hepsi, insanlığın ilerlemesine engel olacaklarını düşündükleri zayıfların, hastaların, sakatların ölüme terk edilmeleri gerektiğine inanıyorlardı.

Hatta Hitler, muhtaç durumdaki bu insanlar için yapılan harcamalardan Nasyonal Sosyalist devletini kurtarmak amacıyla zeka özürü olanların, ihtiyarların, hastaların ortadan kaldırılmalarını ve Çingenelerin kısırlaştırılmalarını emretti.

Bu zalim ideolojiye göre faşist devlet herşeyin üzerindeydi. Faşist devletin güçlenmesine, gelişmesine yardım eden herşey ahlaka uygundu, fakat aynı şekilde ona engel olan herşey de yok edilmeliydi. İnsan yaşamının, faşist topluma yararlı olduğu nispette anlamı vardı.

İşte günümüz faşistleri de sahip oldukları Darwinist mantık gereği kendi sistemlerinin gelişmesine, güçlenmesine engel olarak gördükleri kimselerin ortadan kaldırılmasını savunur ve bunu yapmakta hiçbir sakınca görmezler. Üstelik bunlar küçük çocuklar, yaşlı insanlar ve savunmasız halklar olsa bile... Tıpkı Filistin de acımısızca öldürülen çocuklar örneğinde görüldüğü gibi.^

Şayet masum insanların, kadınların, çocukların ve yaşlıların bu şekilde zulme uğramalarına, işkence görmelerine ve öldürülmelerine seyirci kalmak istemiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız: Çözüm Kuran Ahlakı.

Bu kitapta Kuran ahlakının yeryüzündeki zalimlikleri nasıl ortadan kaldırabileceğini okuyacak, şerefli Türk Milleti'nin bu önemli misyonu üstlenmiş yegane millet olduğuna ve şefkat ve merhamet ile en güzel örneği teşkil ettiğine şahit olacaksınız.
]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15209/turk-milletinin-tarihi-misyonundan-haberdarhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15209/turk-milletinin-tarihi-misyonundan-haberdarThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300
Ufukta Gördüğünüz Gemi; Gerçekte Beyninizin İçindeki Küçük Noktada Yer AlırPencerenizden ufka doğru baktığınızı ve kilometrelerce ileride sizden uzaklaşan bir gemi gördüğünüzü düşünün. İlk bakışta bu gemiyle sizin aranızda çok büyük bir mesafe olduğunu ve gemi yol aldıkça bu mesafenin her geçen saniye daha da büyüdüğünü zannedebilirsiniz. Oysa bu bir aldanmadır. Çünkü siz ufka bakarken, denizin, yavaş yavaş uzaklaşan geminin, pencerenizin ve sizinle gemi arasında olan herşeyin görüntüsü, beyninizin içindeki küçücük görüntü merkezinde oluşur. Aslında hepsi tek bir noktanın üzerindedir. Yani uzaklaşan gemi, gerçekte beyninizin içindeki küçücük noktada yol almaktadır.Gemiden ve diğer nesnelerden gelen ışık, göz hücreleriniz tarafından elektrik enerjisine dönüştürülür. Göz sinirleriniz, bir elektrik kablosu gibi bu enerjiyi beyninizin arkasındaki görme merkezine taşır. Görme merkezinde ise, bu elektrik enerjisi, ufukta yol alan bir gemi görüntüsüne dönüşür.^

Yani siz hiçbir zaman geminin aslını görmezsiniz. Gördüğünüz, onun beyninizde oluşan bir kopyasıdır. Dahası, gemi sizin kilometrelerce uzağınızda değil, beyninizin içindedir.Peki kilometrelerce uzayan bir görüntü, beyninizdeki küçücük mekana nasıl sığmaktadır? Bu küçük mekanda, üç boyutlu, derinliği olan bir görüntü nasıl izlenebilmektedir? Bu küçücük ekrana, koskoca dünyayı kim sığdırabilmiştir?İşte bu soruların cevabı, bize Allah'ın yaratışındaki olağanüstü ilmi gösterir. Allah, sonsuz kudretiyle sınırsız bir alemi insanın birkaç santimlik görme merkezine sığdıran ve insanın ruhuna tüm bu görüntüleri izlettirendir.Belki de hayatınız boyunca hiç düşünmediğiniz ve tüm değer yargılarınızı kökünden değiştirecek olan bu gerçeği, bütün detaylarıyla Harun Yahya'nın Zamansızlık ve Kader gerçeği kitabında okuyabilirsiniz.]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15208/ufukta-gordugunuz-gemi;-gercekte-beyninizinhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15208/ufukta-gordugunuz-gemi;-gercekte-beyninizinThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300
Üzerinizdeki Nimetleri Düşünüyor musunuz?Allah sizi yaratmış ve yaşamanız için en uygun şekilde yaratılmış bir yurt olan dünyaya yerleştirmiştir. İçtiğiniz tertemiz, berrak suyu, havayı temizleyen yemyeşil ağaçları, ısı ve ışık veren güneşi size nimet olarak sunmuştur.

Saymakla bitiremeyeceğiniz daha pek çok nimet sizin emrinize verilmiştir. Tüm bunların karşılığında insana düşen ise, Allah'ın nimetlerini düşünmesi ve O'na şükretmesidir. Harun Yahya'nın Gerçeği Düşündünüz Mü? İsimli eserini okuyun. Şükredilecek ne kadar çok nimet olduğunu göreceksiniz.^]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15207/uzerinizdeki-nimetleri-dusunuyor-musunuzhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15207/uzerinizdeki-nimetleri-dusunuyor-musunuzThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300
Vicdanın Sesi İnsanı Cennete ÇağırırTam yanlış bir iş yaptığınız anda içinizden bir ses sizi bundan alıkoymaya çalışıyor mu?İnsan kendisini uyaran ve onu doğru yola davet eden vicdanının sesini her an hisseder. Bu sesi duymazdan gelmek kişiyi bir süre sonra iyiyi kötüden ayırtedemez bir duruma sokar ve sizi Allah yolundan alıkoyar. Vicdan sizi dine davet eder, cennete çağırır. Hayatınızın her anında vicdanınızın sesine kulak verin.^]]>http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15206/vicdanin-sesi-insani-cennete-cagirirhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15206/vicdanin-sesi-insani-cennete-cagirirThu, 30 Apr 2009 00:00:00 +0300Şimdiye Kadar Hiçkimse Bir Gülün Aslını Görmedi, Hep Kopyasını SeyrettiBiz etrafımıza baktığımızda herşeyi beynimizin içinde görürüz. Gözlerimiz ve göz sinirlerimiz, aynı televizyona görüntüyü taşıyan kablolar gibi, bir nesneye ait sinyalleri beynimize taşırlar. Bu sinyaller ise, beynimizde, bir televizyon ekranında olduğu gibi, renkli, üç boyutlu, aydınlık bir görüntüye dönüşürler. Ve biz, hiçbir zaman nesnelerin aslını göremeyiz. Örneğin gördüğümüz, kıpkırmızı bir gülün beynimizde oluşan kopyasıdır. Gülün aslının rengi nasıl hiçbir zaman bilemeyiz. Veya "yanımızdaki arkadaşımız da gülü bizim gördüğümüz renkte mi görüyor?", "onun kırmızı dediği bizim kırmızı dediğimiz renkle aynı mıdır?", hiç bir zaman bunu test edemeyiz.^

Çünkü aynı bahçedeki, aynı güle bakan yüz insanın her birinin beyninde ayrı ayrı yüz gül görüntüsü oluşur. Ve hiçbiri, hiçbir zaman gülün aslını görmez, beyninde oluşan kopyasını görür.Bu açık gerçeğe rağmen insanlar hep nesnelerin gerçeklerine dokunduklarını, asıllarını kokladıklarını zannederler. İnsanların gördükleri kopyaları hayatları boyunca maddenin aslı sanmaları ise Allah'ın yarattığı ayrı bir mucizedir. Bu önemli gerçeğin farkına vararak Allah'ın yarattığı mucizeleri görmeye başlamak hayata bakış açınızı değiştirecektir. ]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15205/simdiye-kadar-hickimse-bir-gulunhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15205/simdiye-kadar-hickimse-bir-gulunSat, 11 Jul 2009 00:00:00 +0300
Simsiyah Karanlığın İçinde Işıl Işıl Bir Dünyayı Göze İhtiyaç Duymadan Seyreden Kim?Çevremizde gördüğümüz herşey, beynimize ulaştırılan elektrik sinyallerinden ibarettir. Bir cisme örneğin yemek masasına baktığımızı düşünelim. Masaya ve üzerindeki meyvelere ait ışınlar gözümüze ulaşır, gözümüzde çeşitli işlemlerden geçerek elektrik uyarısına dönüştürülür ve bu uyarılar sinirlerle beynimizin görme merkezine iletilir. Böylece biz "çeşit çeşit renkteki meyveleri görüyorum" deriz. Buraya kadar anlatılanlar hemen her biyoloji ve fizyoloji kitabında rastlayabileceğiniz gerçeklerdir.Ancak asıl hayret verici olan görme merkezi dediğimiz mekanın zifiri karanlık bir yer olmasıdır. Beynin içinde bir ekran yoktur; yani masayla ilgili elektrik uyarıları geldiğinde görme merkezinde bir görüntü oluşmaz. Biz üzerindeki renkli meyvelerle masayı görüyorum derken, aslında bu zifiri karanlığa ulaşan elektrik sinyallerini görürüz.^

Burada Darwinist-materyalistleri kesin bir çıkmaza sokan gerçek ile karşılaşırız: Görme merkezi dediğimiz yer yağ, protein ve sinirlerden oluşur. Buraya gelen elektrik sinyallerini görüntü olarak gören ayrı bir göz de yoktur. O halde beyindeki karanlığın içinde, elektrik sinyallerini, bir göze ihtiyaç duymadan seyreden kimdir?İşte bu, evrimci safsatalarla, materyalizmin herşeyi mutlak madde olarak göstermeye çalışan yalanları ile asla açıklanamayacak, DÜNYADA PEK ÇOK İNSANIN FARKINA VARAMADIĞI, olağanüstü bir gerçektir. Beynimizin içindeki KOYU KARANLIKTA, GÖZE GEREK OLMADAN, en kaliteli televizyondan ve sinemadan daha net, üç boyutlu, GERÇEĞİNİN TIPKISI GÖRÜNÜMÜNDE, GERÇEĞİ İLE AYIRT EDİLEMEYECEK KADAR BENZER olan masayı gören bir varlık vardır. Hatta bu benzerliğin kalitesi ve inandırıcılığından dolayı dünya üzerindeki hemen hemen her insan karşısındaki maddenin aslını gördüğünü zannetmektedir. Bu kusursuz görüntüyü gören varlık, Allah'ın yarattığı RUH'tur.

İnsanı hayvanlardan ve diğer tüm canlı-cansız varlıklardan ayıran da, Allah'ın ona "üflemiş" olduğu Ruh'tur.Hani Rabbin meleklere demişti:

"Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." "Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." Böylece meleklerin tümü, topluca secde etti. (Hicr Suresi, 28-30)]]>
http://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15204/simsiyah-karanligin-icinde-isil-isilhttp://yaratilisatlasi.com/tr/Ilanlar/15204/simsiyah-karanligin-icinde-isil-isilFri, 01 May 2009 00:00:00 +0300