Avrupa Birliği’nin Mihenk Taşı

 

İkinci Dünya Savaşından sonra 6 Avrupa ülkesi politik ve ekonomik işbirliği yapmak için bugünkü Avrupa Birliği’nin ilk tohumlarını atarak Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) çatısı altında bir araya geldi. 1993’te bu ekonomik birliğin adını Avrupa Birliği (AB) olarak değiştirdiler ve böylece 28 üye devlet için bağlayıcı olan antlaşmalar ve standart yasalar aracılığıyla insan, eşya, hizmet ve sermaye dolaşımı özgürlüklerini kapsayan bir ortak pazar kuruldu.

Bu ortaklık tarafından belirlenen hedefler öncelikli olarak iş imkanlarının arttırılması, ekonomik büyüme, daha fazla yatırım, tek bir dijital pazar kurulması, enerji birliği, parasal hedefler, serbest ticaret anlaşmaları ve endüstriyel gelişim olarak ifade edilebilir. Eğer Avrupa’daki farklı ülkeler bir araya gelip üretim kaynaklarını birleştirirlerse, 500 milyon insana daha iyi iş imkanları, daha yüksek maaşlar veya daha geniş özgürlükler sağlayacak global bir aktör haline gelebilirler. Nitekim insani niteliklerden bağımsız bir şekilde oluşturulmaya çalışılan bu birlik istenilen sonucu getirmedi. İlk kurulduğu günden bu yana ekonomik krizlerle boğuşan Avrupa Birliği işsizlik oranlarının yükselmesiyle birlikte şimdilerde de ortak para krizi, yoksulluk ve sosyal dışlanma, düşük gelirli haneler, istikrarın zayıflaması ve ekonomik şoklar gibi sorunlar yaşıyor.

Aslında Avrupa Birliği birlik ve beraberliğin “mihenk taşı” olan bir şeyden yoksun: Sevgi’den.

Maddi çıkarlar üzerinden bir bağ kurulması beklentisi gerçek bir birlikteliğin temel şartı olan dayanışma ruhu ile sonuçlanmadı. Üyelerinin ekonomilerini geliştirmek ve ticari ilişkilerini beslemek  amacıyla kurulan ortaklık ne batı ile doğunun ne de kuzey ile güneyin uzlaşmasını sağlayabildi. Daha güçlü ekonomiler daha zayıf olanları bir yük olarak gördüğü için Avrupa Birliği tam merkezinden onulmaz bir yara aldı. İşte bu nedenle birleşmiş bir Avrupa hayali, kültür farklılıkları, siyasi tercihler ve doğal kaynakların paylaşılmasıyla ilgili anlaşmazlıklar, bölgesel gerginlikler ve farklı ırklara, etnik gruplara ve milletlere karşı uygulanan ayrımcı politikalardan ötürü yaşanan çatışmalarla sarsıldı.

Ekonomik bağımsızlık sayesinde iki dünya savaşında da birbirleriyle savaşan Avrupa ülkelerinin gelecekteki olası çatışmalarının önüne geçilebileceği düşünülse de, şu anda Avrupa süregelen finansal ve ekonomik krizler nedeniyle siyasi ve sosyal anlamda parçalanmanın eşiğinde. Avrupa entegrasyonu adı verilen model, bazı üye ülkelerin mali olarak sorumsuz olmakla suçlanmaları ve bir “yük” olarak görülmeleri nedeniyle başarısız oldu, ve “yük” konumunda olan bu ülkeler içinde bulundukları borç batağı, işsizlik ve ciddi ekonomik gerileme nedeniyle “Avrupa Birliği’nden atılmanın eşiğinde.”[1] Ekonomik anlamda daha zayıf ve daha güçlü ülkeler arasında ciddi bir anlaşmazlık durumu devam ediyor. Bu Avrupa Birliği’ne muhalif olan grupların sayısında bir artışa neden olurken; Avrupa Birliği’nin gündemindeki öncelikle konuların arasında “Grexit” ve “Brexit” olmaya devam ediyor.

Ahlaki değerler, sevgi, şefkat, merhamet, fedakarlık ve velayet ruhu, bağışlama ve muhabbet ile Avrupalıların kalplerinde bir köprü kurmadan, Avrupa Birliği’nin üye devletlerinin arasında gittikçe büyüyen güvensizlik ve kızgınlığın önüne geçilmesi mümkün değil. Zaten tüm kıta boyuna çeşitli ayrımcı seferberlik hareketleri etkinleşmiş durumda, ve halihazırda 28 ülkede 100 kadar grup merkezi hükümetlerinden daha fazla bağımsızlık almak veya anavatanlarından koparak otonomi elde etmek için faaliyet halinde.[2] Katalonya, İskoçya, Venedik ve Flandre üye devletler arasında ve birliğin genelinde bu anlamda fırtınaların estiği ülkeler arasında. Dahası Avrupa Birliği tüm nüfusunun %12’sini oluşturan çeşitli etnik ve dini azınlıklardan 60 milyon insanı barındırıyor.[3] Halihazırda Avrupa Birliği sınırları içinde yaşayan Çingene halkına mensup yaklaşık 10-12 milyon kişiye karşı uygulanan ayrımcı politikalar birçok üye devlette devam ediyor. Tüm Avrupa toplumunun faydasına olması beklenen standartlara rağmen, Çingeneler genel olarak daha fakir şartlarda ve izole bölgelerde yaşarlarken, iş imkanları bulamıyor ve haksız uygulamalara ve etnik kökenlerine yönelik bir sosyal ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

Avrupa Irkçılıkla Mücadele Ağı (ENAR)’ın raporuna göre Avrupa Birliği’nde aralarında Müslümanlar, Afrika kökenliler ve siyahi Avrupalılar ve Çingenelerin de bulunduğu toplam 47,210 ayrı ırkçılık olayı yaşandı. Daha şaşırtıcı bir bulgu ise, İslamofobi nedeniyle işlenen suçlarda Müslüman kadınların erkeklere oranla daha hedef alınması ve bu suçların genel olarak fiziksel ve şiddet içeren suçlar olması.[4] Musevilere karşı düzenlenen anti-semitik saldırılar birçok Avrupa ülkesinde yaygın; ancak Musevi toplumu ilgili ülkelerdeki  savcıların ya da polislerin bu tür davaları ciddiye almadığını düşünüyor. Aynı zamanda kolonileşme ve kölelik zamanından kalan Sosyal Darwinist uygulamalardan kaynaklanan ve sözde beyaz üstünlüğü iddiaları ile perçinlenen Afrofobi – siyahi ya da Afrika kökenli insanları hedefleyen geleneksel ırkçılık ve ayrımcılık – ise oldukça yaygın.

Dünyanın “en medeni” yerlerinden biri olarak kabul edilen Batı dünyasının genelinde görülen nefret suçlarındaki artış, mevcut ekonomik kriz ve buhranın asıl nedeni hayattaki en önemli ihtiyaç olan sevginin Avrupa toplumlarında eksik olması. En gelişmiş teknolojilerden, ultra modern üretim tekniklerinden, yeni ulaşım metotlarından ve buluşlardan dünya genelinde insanların faydalanamamalarının nedeni de bu sevgi eksikliği. Bu tür gelişmeler insanlara asıl ihtiyaçları olan şeyleri yani mutluluğu ve hoşnutluğu getirmiyor ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlamıyor.

Bu sıkıntılı dönemden kurtulmak için, Avrupa Birliği’nin temelinde, tüm insanlık için ekonomik, siyasi, eğitimsel ve sosyal platformlarda her anlamda bir rehber olan sevgi ve şefkat yolu benimsenmelidir.


[1]  http://edition.cnn.com/2015/03/23/opinions/greece-euro-crisis-tripp/
[2]  http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_active_separatist_movements_in_Europe
[3]  http://www.debatingeurope.eu/2015/01/19/diverse-societies/#.VVRlV9Oqqko
[4]  http://europe.newsweek.com/new-report-exposes-huge-rise-racist-crime-europe-326929

Adnan Oktar'ın Arabian Gazette'de yayınlanan makalesi:
 
2015-06-20 14:55:23

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top