Seçim Sonuçlarının Güneydoğu'da Gösterdiği Tehlike

2014 yerel seçimlerinin ardından Güneydoğu’da ortaya çıkan tablo, milletimizin uzun süredir dikkatle takip ettiği bazı gelişmelerin ne şekilde neticelenebileceğini göstermesi açısından önemlidir. 
 
Yaklaşık 30 yıldır on binlerce insanımızın hayatına mal olan bölücü teröre karşı Hükümetimiz ve devletimiz her zaman teyakkuzdadır. Özerklik gibi bölünmeye gidecek bir yola da Hükümetimiz asla müsaade etmez, böyle bir riske karşı gerekli tedbirleri alır. Devletimizin tüm ilgili kurumları da gelişmeleri titizlikle takip etmektedir. Ancak, Marksist Leninist bir örgüt olan PKK’nın Lenin’in “bir adım ileri iki adım geri” öğretisi gereği, zaman zaman geri adım atıyor gibi görünebileceğini de asla göz ardı etmemek gerekir. Bilindiği gibi PKK’nın nihai hedefi bağımsız komünist Kürdistan devletini kurabilmektir. Bu hedefe ulaşmak için yıllarca acımasızca kan döken örgütün, ideolojisinden tamamen vazgeçmediği müddetçe bu hedefinden de vazgeçmeyeceği açıktır. Bu sebeple, bölgedeki her türlü siyasi gelişme dikkatlice gözlenmeli, bir kaç aşama sonrasında neler olabileceği, durumun neye dönüşebileceği iyi hesap edilerek önceden tüm tedbirler alınmalıdır. 
 

Güneydoğu’da Halkın Özgür İradesi Sandıklara Yansımamıştır

 
Bölgede seçimlerin yıllardır silahların gölgesinde yapıldığı bilinen bir gerçektir. 
 
PKK baskı ve dayatması sık sık şiddete dönüşmekte, halk tek bir partiye oy vermeye mecbur bırakılmaktadır. Bu seçimde de tehdit ve baskı olmasa Güneydoğu'da seçim sonuçlarının çok farklı olacağı açıktır. 
 
Seçim öncesinde Diyarbakır’da, Van’da, Hakkari’de ve diğer çeşitli bölge illerinde başta Ak Parti adayları ve binalarına yönelik olmak üzere çeşitli saldırı olayları yaşanmıştır. Bu saldırılar, halka “güçlü olan biziz, bizden yana olmak zorundasınız” mesajı veren eylemlerdir. Bu tip şiddet olayları olduğunda Devletimizin halka vereceği güvence çok önemlidir. Adil ve demokratik bir seçim olabilmesi için Güneydoğudaki kardeşlerimize tam bir can güvencesi verilmesi gerekir. Bölgede polis ve asker gücünü zayıflatmak, güvenlik tedbirlerini azaltmak halkın büyük bir bölümünü -istemeye istemeye- korkuya ve PKK’nın gücüne saygı duymaya doğru itebilir. Halkın devletin yenilgisi olarak algılayacağı bir durum oluşursa halk güçlü olarak algıladığının yanında yer almaya mecbur kalır. Halk ancak kendini güvende hissederse oyunu rahat rahat istediği partiye verir. Bu sebeple öncelikli tedbir halkın güvenliğinin tam sağlanmasıdır. 
 

Hükümetin En Aciliyetli İşi Halkın Üzerinden PKK Baskısının Kalkmasını Sağlamaktır

 
Güneydoğu'da vatandaşlarımızın üstündeki PKK tehdidinin kalkmasını sağlamak Hükümetimizin ve devletimizin en aciliyetli görevidir. Mevcut durumda bir çok parti bölgede siyasi faaliyet yapamamaktadır. Bu normal karşılanmamalıdır. Bir siyasi partinin Türkiye’nin her noktasında rahatlıkla çalışma yapabilmesi, görüşlerini halka anlatabilmesi gerekir. Bir ülkenin belirli şehirlerine, belirli bölgesine siyasi partilerin ulaşamıyor olması olağan kabul edilmemelidir. Şiddet tehlikesi söz konusu olduğunda sorumluluk bölgeye ulaşamayan partilerde değil, bu ülkenin vatandaşı olan herkesin bölgeye gidebilmesini sağlamakla görevli olan devletimizin ilgili kurumlarındadır. Bir ülkede gidilemeyen yerler olması, insanların kendi düşüncelerini anlatamadıkları bölgeler oluşması hiçbir devletin kabul edeceği bir durum değildir. HDP ve BDP’nin Batı’da siyasi çalışma yapması nasıl olağansa, MHP, CHP, Saadet Partisi, BBP gibi diğer partilerin de Güneydoğu illerinde faaliyet yapması olağan olmalıdır. HDP ve BDP’nin Batı illerinde şiddete maruz kalmasına asla müsaade edilmemeli, aynı şekilde Güneydoğu’da diğer partilerin binalarının bombalanması, adayların saldırıya uğraması da engellenmelidir. Güneydoğu'da her görüşten tüm partilerin aktif olarak faaliyet yapabileceği bir düzenin sağlanması hayatidir. Hükümetimizin öncelikli konusu, PKK diye bir olayın bırakılmaması, Güneydoğu’da halkın üstündeki bu tehdidin kaldırılması olmalıdır.
 

Özerklik Bölünmeye Giden Önemli Bir Adımdır

 
Federasyon, özerklik, kanton bölge vs hangi isimle olursa olsun, Güneydoğu’yu ülkemizden ayırmaya, Kürt kardeşlerimizi bizden koparmaya yönelik hiçbir adım bu millet tarafından kabul edilmez. Özerklik bölünmeye giden önemli bir adımdır. “Özerklik ilan etmeyeceğiz” söylemlerine aldanıp, gereken tedbirleri almamak akılcı bir tutum olmaz. Nitekim, “özerkliği ilan etmeyeceğiz, inşa edeceğiz” sözleri de nasıl bir yolun izleneceğini açıkça göstermektedir. Bölgede 30 yılı aşkın bir süredir ideolojik çalışma ve fikri alt yapı oluşturulmaktadır. Hemen her gün kahvehanelerde, ev toplantılarında, okullarda, sohbetlerde belirli bir fikrin propagandası yapılmaktadır. Bu propagandaya karşı sessiz kalmak, felaketin çığ gibi büyümesini izlemek demektir. Devletimiz PKK propagandasına karşı milli ve manevi değerlerimizi esas alan fikri bir set oluşturmak zorundadır. Bununla birlikte, PKK’nın halkın gözünde legal hale getirilmemesi çok önemlidir. O zaman çok büyük bir tehlikeye kapı açılmış olur. PKK'nın yoğun baskısı bir müddet sonra yurt dışından gelen baskılarla birleşirse, örneğin BM gibi uluslararası kurumların ısrarlı referandum talepleri gündeme gelirse, bu dayatmalar Türkiye’yi bölünme aşamasına getirebilir. Bu büyük tehlikeye karşı hem insanlarımızın bilgilendirilmesi, hem ülküsü ideali olan nesillerin yetiştirilmesi hem de gereken diğer tedbirlerin alınması lazımdır.  Oyalama yapmak veya yokmuş gibi davranmak yerine tehlikenin adım adım ilerlediğini görüp halkımızı bilinçlendirmek, bölünmeye karşı tüm tedbirleri almak  büyük devlet olmanın gereğidir.
 

Milletimizi Mutlu Edecek Olan Sadece Ekonomik Gelişmeler Değil, Öncelikle Birliğimizin Korunmasıdır

 
Vatanın bütünlüğü, milletimizin birliği vazgeçilmez değerlerdir. Bölünme tehlikesi tamamen bertaraf edilmedikten sonra, elde edilen başarıların bir kıymeti yoktur.  
 
Milletimiz seçim öncesinde ülkemize karşı oynanan oyunları görmüş, milli bütünlüğümüzü, ulusal güvenliğimizi hedef alanlara karşı hamiyetli davranmıştır. Milletimiz bu hamiyetli tavrıyla bölünme tehlikesine karşı da gereken tedbirlerin alınmasını istediğini ifade etmiştir. Milletimizin bu desteği iyi değerlendirilmeli, bölünme tehlikesi bu dönemde tamamen ortadan kaldırılmalıdır.
 
Böyle güzel bir vicdana sahip olan milletimiz için zenginlik, lüks, yol, köprü vs gibi gelişmelerden önce vatanın birliğinin ve bütünlüğünün korunması, manevi değerlere saygı gösterilmesi önceliklidir. Milletimiz yokluk içinde severek yaşar ama vatana el uzatılmasını asla kabul etmez. Bölgede yaşayan insanlarımız için de en büyük konfor PKK'nın yok olmasıdır. 
 
Şunu da unutmamak gerekir ki sadece zengin olmayı ekonomik büyümeyi hedefleyen bir düşünce, PKK gibi ideolojik alt yapısı olan hareketlere karşı mutlaka yenilir. PKK'nın batıl da olsa bir ülküsü varken karşısındakilerin de yüksek ideali olan bir nesil olması gerekir.
 

Kürt Kardeşlerimize Bizden Ayrılmaları İçin Özel Baskı Uygulanmıştır  

 
Bazı çevrelerde Kürt kardeşlerimizi görmeye dahi tahammül edemeyen, onları ahlaksızca aşağılayan, yok sayan, değer vermeyen, bölgenin coğrafyasından dahi hoşlanmayan, Güneydoğu’yu adeta yük olarak gören insanlar olduğu bilinmektedir. Bu çevreler Kürt kardeşlerimizin bizden kopması için yıllarca uğraşmışlardır. Bu ahlaksız zihniyetin bir uzantısı olarak iddia edilen Ergenekon yapılanması da yıllarca Kürt kardeşlerimize akıl almaz işkenceler yapmıştır. Canımız kardeşlerimiz büyük zulümlere maruz kalmışlardır ve bu çirkin tutum, canlarımızı bizden ayırmak isteyenlere hizmet etmiştir. Ancak artık bu oyunun bozulması dönemindeyiz. Diyarbakır’ın, Hakkari’nin, Şırnak’ın Paris gibi Londra gibi olacağı, kardeşlerimizin dağlarda huzur ve sevinç içinde yaşayacakları, hep birlikte yer sofralarında oturacağımız hep birlikte halaylar çekeceğimiz dönem gelmiştir. 
 
PKK’nın hedeflediği gibi bölgede Stalinist bir özerk yapı oluşturmak kardeşlerimizi dehşetli bir zulmün içine itmektir. Dindar Kürt analarımızı, dedelerimiz, kız kardeşlerimizi komünist baskının inisiyatifine terk etmek, geçmişte yaşanan acılardan hiç ders almamış olmaktır. Biz canlarımızı göz göre böyle bir acıya terk etmeyiz. 
 
Bu sebeple, Kürtleri bir bölgeye Türkleri bir bölgeye hapseden, birine diğerinde faaliyet yapma ve yaşama hakkı vermeyenlerin bölünmeye hizmet ettiklerini görmezden gelmeyiz. “Kürdün Kürtten başka dostu yok”, “Türkün Türkten başka dostu yok” diyen herkes yanlış yapıyor. Hepimiz Allah’ın kullarıyız, hepimiz kardeşiz, kimsenin bir diğerine üstünlüğü yok, kimsenin bir diğerinden ayrı ayrı olmasına gerek yok, hepimiz kardeşçe bir arada, özgürce yaşamalıyız
 

Bölünme Tehlikesi Varken Müslümanların Birbiriyle Uğraşması Haram Olur

 
“Allah'a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider.” (Enfal Suresi, 46)
 
Allah’ın Müslümanlara emri birlik olmaktır. Allah, “eğer çekişirseniz, birbirinize düşerseniz gücünüz gider” buyurmuştur. Bu durumla karşılaşmaktan her Müslüman sakınmalıdır. 
 
Müslümanların sayıca aydın gücü zaten son derece azken, mevcudu da birbirine kırdırmak akılcı tutum olmaz. Tam tersine birleştirmek, uzlaştırmak akla ve vicdana uygundur. Müslümanları ezip yok etmek değil, hata varsa düzeltip kazanmak gerekir. Bir Müslüman grubun dağılması sevinç vesilesi değildir. Yanlış yönleri varsa uyarılması elbette gereklidir. Suç işlenmişse hukuki sınırlar içinde devletimiz elbette tedbir almalıdır. Ancak yetişmiş potansiyel bir Müslüman grubu yok etmek yerine faydalı hale getirebilmek önemlidir. 
 
Müslüman aydınların da mutlaka birbirlerine sevgiyle yaklaşmaları birbirlerini koruyup kollamaları gerekir. Bu sevgi ve birlik, bölünmeye karşı set olur. Televizyonlar, sohbet programları, sosyal medya Müslümanların birbirine nefreti değil sevgiyi pekiştirdiği yerler olmalıdır. 
 
Her şeyin bir sırası vardır, Türkiye'nin büyük olması için önce PKK'nın tamamen etkisiz hale getirilmesi gerektiği açıktır, diğer her şey 2. plandadır. Halen PKK tehlikesi varken, mücadele gücü ve enerjisi başka yerlere değil, PKK'ya yönlendirilmelidir.
 

Kendi Kendini Yok Eden Bir Mekanizma Oluşturmamak Gerekir

 
Sürekli öfke politikası, Müslümanların ruhunu öfkeye alıştırmak anlamına gelebilir ki, bu çok tehlikelidir. Bir bünye nefrete alışırsa, karşısına çıkan herkesi hedef alır. Bir ezme makinası, bir yok etme sistemi çalıştırılırsa, bu makina, önüne gelen her yapıyı ezer, büyür ve sonrasında durdurulması da mümkün olmaz. Müslüman bir grubu toptan, yanlışını doğrusunu ayırt etmeden yok eden bir içtihadın oluşturulması, bu içtihadın sonraki dönemlerde tüm Müslümanlara karşı uygulanmasına dönüşebilir. Bu, bir müddet sonra hiç umulmadık şekilde Müslümanların kendisini vuran bir güç haline gelebilir. 
 
Bölünmeye karşı fikren direnecek her unsurun ezilmesi bölücü güçler tarafından organize edilen ve planlanan bir proje olabilir. Müslümanı Müslümana kırdırma projesi tarihte bir çok ülkede uygulanmış ve netice alınmıştır. Şimdi ülkemizde benzer bir oyunu planlayanlar olabilir. Tüm Müslümanlar itidalli davranmalı, oynanan oyunu görmeli ve Allah’ın bizden istediği ahlaktan asla taviz vermemelidir.  
 
Hükümetimizin de sevgiyi kardeşliği pekiştirici bir siyaset izlemesi, öfkenin bünyelere yerleşmesine izin vermemesi, özellikle bu dönemde çok kıymetlidir.
 

Bölünmeye Karşı Tüm Partiler ve Sivil Toplum Kuruluşları İttifak Etmelidir

 
Güneydoğu’da siyasi partilerin ittifakla seçime girmesi son derece akılcı bir yöntemdir. Ağrı, Iğdır, Siirt, gibi bir çok şehirde sağ partiler çok az farkla seçim kaybetmiştir. Seçim öncesinde ittifak edilmiş, ortak çalışma yapılmış olsa böyle bir kayıp olmayacağı açıktır. Güneydoğu’da blok bir kayıp olmaması için Ak Parti, CHP, MHP, SP, BBP, HudaPar’ın ittifakla seçime girmesi gerektiği görülmektedir. Bölünme tehlikesi söz konusu olduğunda herkes fedakarlık yapabilmeli, vatanın birliğinde ittifak etmelidir. Böyle bir dönemde tüm partilerimizin kardeşlik ruhunu birlik olup ortaya koymaları milletimizin beklentisidir. Göz göre göre kayba izin verilmemelidir. 
 
Tüm partilerin milli mutabakat yapıp bölünme tehlikesine karşı ortak tavır alması önemlidir. Tüm vatandaşlarımız da PKK tehlikesine tüm vatandaşlarımız yoğun olarak dikkat çekmeli, bu önemli konuyu sürekli gündemde tutmalıdır. 
 

Bölünmeye Karşı Olmayı İfade Etmek Suç Gibi Gösterilmemelidir

 
Bazı çevreler bölünme tehlikesinin gündeme getirilmesinden rahatsız olduklarını ifade etmektedir. Ancak bu yanlış bir bakış açısıdır. Bölünmeye karşı olmayı, bu tehlikeyi gündeme getirmeyi suç gibi göstermek, susup izlemeyi tavsiye etmek şer olur. Nitekim Başbakanımız da her konuşmasında bölünmeye karşı olduğunu mutlaka ifade etmektedir. Tüm meydanlarda, “tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet” çağrısı yapmakta, milyonlarca insanı bölünme tehlikesine karşı uyarmaktadır. Bu güzel tutumun herkes tarafından paylaşılması bölünme tehlikesinin tüm vatandaşlarımız tarafından gündemde tutulması güzelliktir. 
 

Milletimizin Ortak Sesi

 
Özetle, kimse bölünmeye yeni yeni isimler bulup sempatik göstermeye çalışmamalıdır. Kimse bu ülkenin topraklarına göz dikip bağımsız komünist Kürdistan hayali kurmamalıdır. Bu millet Güneydoğu'yu komünist zulmün eline terk etmez. Bu ülkeden verilecek tek bir çakıl taşımız dahi yok. Milletimizin ideali ve ülküsü Büyük Türkiye’dir, İslam Birliği’dir. Allah’ın ülkemiz için takdir ettiği kaderde bölünme değil, bir olmak, güçlü olmak, İslam alemine manevi öncü olmak vardır. 
 
2014-04-02 10:03:43

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top