Sayın Adnan Oktar'ın 19 Ağustos 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 19 Ağustos 2017

 

(Türkiye’nin birçok yerinde depremler meydana gelmeye devam ediyor. En son dün saat 06:46’da Akdeniz’de 4.4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bodrum-Gökova Körfezi’ndeyse yerin 5 kilometre derinliğinde 4.2 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi.)

İşte ahir zamanda olacak olayları Peygamberimiz (sav) ta 1400 yıl öncesinden bildirmiş. “Hz. Mehdi (as) devrinde depremler görülmemiş şekilde sıklaşacak” diyor. Hakikaten 100 bin yıllık dünya tarihinde görülmemiş bir şekilde, Hz. Mehdi (as)’ın çıkışından sonra, 1980 yılından sonra akıl almaz bir tırmanışa geçti. 2-4-8-16 tarzında katlamalı depremler arttı. Ve devam ediyor şu anda da her yer sallanıyor.

 

Münafık Küfrü Müslümanların Üzerine Saldırmak İçin Uğraşan Bir Yandan Müslümanların İmkanlarından Faydalanmak İsteyen Dengesiz Tiptir

Münafık Müslüman olmadığı halde Müslümanların arasında kalıp kendini Müslüman gibi göstererek Müslümanların sırrına vakıf olmaya çalışan, küfrü Müslümanlara saldırtmak için çeşitli oyunlar hazırlayan, Müslümanların çeşitli imkanlarından istifade etmeye çalışan, gizlice namaz kılmayan, gizlice oruç tutmayan, zekat vermeyen, abdest almayan fakat bunların hepsini yapıyor gibi gösteren, bu ibadetlerin hepsini yapıyor gibi gösteren, Allah’a dine kinli, Müslümanlara kinli fakat Müslümanların içinde yaşamayı kendine bir hayat şartı olarak kabul etmiş psikopat, dengesiz, vicdansız her türlü ahlaksızlığı hıyaneti yapmaya müsait tipler. Bunlar genellikle pek Kuran’la konuşmazlar felsefe yaparlar, felsefeyle konuşurlar bilmiş böyle filozof havasındadırlar. Oradan buradan alıntılarla kendi fikriymiş gibi hırsızlık yaparak ukala ve züppe bir üslupla üst perdeden çok makbul ve muteber bir insanmış gibi kendilerini göstermeye çalışırlar. Halbuki kokuşmuş bir domuz leşinin suda veyahut denizde sürüklenmesi gibi her yere sürüklenirler şeytanın sürüklemesiyle. Yularlarını şeytana kaptırmış leş güruhudur bunlar. Dolayısıyla bu aşağılık mahluklar cehennemin en derin tabakasındadırlar. Fakat çok ahmaktırlar kendilerini akıllı zannederler. Züppe, bilmiş, ukala tavırlarıyla insanlar tarafından beğenildiklerini, itibar gördüklerini, sürekli faaliyet halinde oldukları imajını verirler. Halbuki bomboştur dünyaları hayatlarının hiçbir amacı yoktur. Sadece o pis iğrenç bedenleriyle, o ahmak kafalarıyla itibar toplamaya çalışırlar. Ama her gün aşağılanıp her gün yalnız kalırlar. Her gün iç dünyalarında berbat bir hayat yaşarlar. Mikrop gelip mikrop giderler özetle. En derinde en berbat yerde cehennemde yaşarlar.

 

Tebliğ Yaparken Karşınızdaki İnsan Hiç İlgilenmiyormuş Gibi Görülebilir Ama O Kişi Mutlaka Düşünür, O Tebliğin Mutlaka Etkisi Olur

Konuları sakince anlatırsın, adam sana boş boş bakabilir ama anlamış olur o. O an reaksiyon göstermemesi, aynı fiillerine devam ediyor olması seni şaşırtmasın. O onu sürekli düşünür. Sen samimi bir üslupla anlat, belki bir yıl sonra, belki üç yıl sonra o etkisini gösterir. Bazen altı ay sonra, bazen birkaç saat sonra, bazen de o anda. Anlattığın boşa gitmez.

 

Tutumlu Olan İsraf Etmez Ama Cimri Olan İhtiyaç İçinde Olan Hiç Kimseye Yardım Etmez. Tutumlu Olan Malını Dağıtır Ama Hiç İsraf Etmez

Tutumlu olan israf etmez ama cimri olan hiç kimseye hiçbir şeyini vermez. Fakire fukaraya ihtiyacı olan hiçbir şeyi vermez. Tutumlu olmak demek israf etmemek demektir, müsrif olmamak demektir. Yoksa malını dağıtmasında bir beis yoktur Allah için.

 

Kanser Hastalarına Moral Destek Önemli Moral Güç ve Kaliteli Bakımla İyileşirler Hasta ve Ailesinin Maddi Olarak Desteklenmeleri de Önemli

Kanser hastasına moral vermek lazım, bünyesinin güçlü tutulması lazım. Etrafındakiler ona neşe sevinç vermesi lazım. Maddi çöküntü tehlikeli olur kanser hastalarında. Devlet ve vakıflar kanser hastalarının ailelerinin maddi çöküntü içine girmesini engellesinler. Bu çok tehlikeli olur. Yani psikolojik yönden çökerse hastalık süratle ilerler, ilaç da etki etmeyebilir o zaman. İlaç kullandığında normalde geçer kanser hastalığı. Öyle tedavi edilemeyen bir hastalık değil. Çok çok ilerleyip her yerini sarmadıysa ki öyle bile olsa yine tedavi edilebiliyor. Moral güç desteğiyle ve kaliteli bir tedaviyle mesele hallolur. Ama kanser hastalarından ücret alınmasın demiştik, Allah razı olsun hükümet o konuda bir güzel girişimde bulundu. O sözümüz de Allah’a çok şükür yerine geldi.

 

Hiçbir Mucize Aklın İhtiyarını Kaldıracak Şekilde Olmaz, İnsanların Makul Göreceği Şekilde Olur

Zer alemini hatırlarsan imtihan biter her şey mahvolur. Bak, imtihan kalkarsa neler olur biliyor musun; en başta sevgi gider, şefkat gider, sabır gider, akıl gider, metanet gider her şey gider, vefa gider imtihan tamamen zayi olur, imtihanın amacı da tamamen gider. Onu çok iyi bir şey zannediyor iyi bir şey değil o. Mesela aleni bir keramet, harika olur mesela aklın ihtiyarını kaldıracak şekilde imtihanın zayi olmasına sebep olur ve her şey mahvolur. O iyi bir son olmaz. Onun için hiçbir zaman için mucizeler aklın ihtiyarını kaldıracak şekilde olmaz hep makul görünümde olur.

 

Bir İyilik Talep Ederken Kıyasla Yapmak Doğru Bir Üslup Değildir. Suriyelilere Bakılıyor Neden Başkasına Bakılmıyor de Denmemeli

Mesela öksüz çocuklara imkan veriliyor da bize verilmiyor yahut Suriyelilere niye… Buna ne gerek var? Dersin benim arkadaşım kardeşim yahut eşim mağdur oluyor gereksiz yere. Çünkü biz Müslümanız kardeşiz, Türkiye dost ülke, burada bir mağduriyet var bunu nasıl giderebiliriz dersin. Kıyaslama yaptığında kıyaslama yaptığını ezmiş olursun yazık-günah. Mesela diyor ki “Yaşlılara devlet yardım ediyor gençlere niye yardım etmiyor?” Yaşlılardan ne istiyorsun? Elleme işte iyi güzel. O zaman onlardan o nimetin gitmesini istiyorsun anlamı çıkar. Yani Suriyelilerden o nimetin gitmesini istiyorsun anlamı çıkabilir.

 

Müslüman İçin Mücadele Şevk, Aşk, Güzellik Demektir, Ana Zevklerden Biridir. Cennette Olmayan Dünyada Olan Bir Hazdır

Mücadele demek eğlence demektir, zevk demektir, hayat demektir, hayatın güzelliği demektir. Mücadele yoksa ölüm vardır zaten. Hayat durur ölürsün, hayatın bir anlamı kalmaz. Mücadele cennet zevki gibi bir zevktir. Cennette bunlar yok, buradaki en büyük hazları alıyoruz biz bunu cennette kullanacağız. Cennette ne var biliyor musun; gezme var, yeme var, cinsellik var, şükretmek var. Buradaki zevkler sonsuza kadar cennette kullanılacak ana zevklerdir. Buradaki vefayı biz sonsuza kadar kullanacağız. Cennette öyle bir şey yok, sadakat diye bir şey yoktur zaten sadık olursun. Buradaki sadakati sonsuza kadar kullanacağız. Çünkü çile yoktur orada, buradaki çileyi sonsuza kadar kullanacağız. Buradaki mahirliğimizi, akılcılığımızı sonsuza kadar kullanacağız. Burada kullanacaklarımızın sayısı ne kadar biliyor musun; binlerce, binlerce cennet güzelliği var. Cennet güzelliğinin yüzde 90’ı, yüzde 99’u dünyadadır. Allah sevgisi burada oluyor, Allah’a hayranlık burada oluyor, tutku burada oluyor, aşk burada öğreniliyor hepsini biz cennette uygulayacağız, uygulama yeri orası. Dünyanın önemini bir anlasa insanlar, bir an önce bitsin istiyorlar. Kardeşim sen uzun kal, bu zevkleri bu nimetleri topla orada sonsuza kadar kullanacaksın. Yoksa sen cennet binasına git orada otur hiçbir şey olmaz. Cennet ırmağının kenarında git otur hiçbir şey olmaz. Meyvesini ye hiçbir şey olmaz. Bunlarla zevkli olacak, dünyada öğrenilenlerle zevklidir. Bu pek bilinmiyor ve pek de dile getirilmiyor. Mesela burada biz cihat ediyoruz ceht ediyoruz gayret ediyoruz, cennette cihat yok, cennette tebliğ yok, cömertlik yoktur her yer mülk dolu kimse kimseye cömertlik yapmaz. Cömertliğin zevkini sonsuza kadar buradaki hatıralarla yaşayacağız. Cömertlik yok orada bir daha. Yardımseverlik, vefa, cesaret de yoktur cennette, kabadayılık yoktur. Biz kabadayılığımızla orada övüneceğiz cennette, yiğitliğimizle övüneceğiz, sabrımızla övüneceğiz. Ama işte cennet meyvelerini yiyerek cennet ortamında bu olacak.

 

Sanat Eserini Sanat Kılan Bir Aklın ve Ruhun Onu Takdir Etmesiyle Olur. Sanat, Sanattan Anlayan Aşk İnsanı İçindir

Sanat toplum içindir. Sanat sanat için olmaz. Çünkü sanat canlı bir varlık değil, canlı bir varlık ruh onu takdir ederse sanat sanat olur. Kapalı bir sanatın hiçbir anlamı yoktur. Dolabın içindeki bir sanat eseri bir şey ifade etmez yoktur o yok hükmündedir. Sanat eserini bir aklın, ruhun görüp takdir etmesiyle o sanat eseri olur. Onu beğenmesi, ondan heyecan duyması, ondan haz alması, aşkının tutkusunun coşmasına biz sanat diyoruz. Dolayısıyla tabii ki sanat, sanattan anlayan içindir. Sanattan anlayan aşk insanı içindir.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya’daki gurbetçilere hitaben şöyle bir konuşma yaptı: “Almanya şu anda neyi konuşuyor? Önümüzdeki seçimler için Türkiye’yi ne kadar hırpalarsak o kadar oy alırız kavgasına düşmüşlerdir. Almanya’da yaşayan bütün soydaşlarıma sesleniyorum; sakın yanlışa düşüp bunları desteklemeyin. Ne Merkel’in partisi, Hristiyan demokratlara, ne yeşillere, ne SPD, bunların hepsi Türkiye düşmanıdır. Türkiye düşmanlığı yapmayan siyasi partilere destek verin. Çünkü bu bir yerde artık Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın onur meselesidir. Demokratik haklarını kullanarak bu mücadeleyi vermelerini istiyorum” dedi.)

Reis ne diyorsa o. Tayyip Hocam’ın sözünü herkes dinler. Çünkü candan samimi delikanlı, kabadayı delikanlı. Bak boyun eğmiyor helal olsun çok güzel yapıyor. Kök söktürüyor hepsine, o onlara diz çöktürüyor. Kendi kozlarını da kullanıyor. Tayyip Hocamı Türkiye’de sevmeyen bir kere kalmasın, bak çok çok ayıp olur bu vicdan azabı çekerler sonra. Bana güvensinler, sıkı delikanlıdır Tayyip Hocam dürüsttür, efendidir, vicdanlı bir insandır, makul dengeli tutarlı bir insandır. Bazılarının dediği gibi öyle kontrolsüz falan işte yok diktatör, hiç öyle bir derdi yok onun. Allah’a kendini satmış, Allah’a teslim olmuş mazlum bir derviştir. Kendi halinde bir insandır bayağı da efendi ama gururlu onurlu, haysiyetini kimseye çiğnetmez. Türkiye’nin de haysiyetini kimseye çiğnetmez. Dik duruyor bu kadar. Dik duracak tabii ki eğilmeyecek. Millet de onunla beraber, inşaAllah. AK Parti’yi desteklesinler demiyorum bak desteklemeyebilir hiçbir mahsuru yok. Ama Tayyip Hoca’nın şahsını ulul emr olarak milli bir lider olarak desteklesinler. CHP’li olsun desteklesin, MHP’li olsun desteklesinler.

 

Çocukların Dünyayı İyi Tanıması Açısından Sosyal Medya Kullanımı Faydalıdır. Dikkat Edilmesi Gereken Hareketsiz Kalmasınlar, Spor Yapsınlar

Çocuklar Facebook’a da girsinler her yere girsinler, girmedikleri hiçbir yer olmasın cin gibi oluyorlar bayağı uyanık oluyorlar. Dünyayı da çok iyi tanıyorlar. Çocuklara “aman yavrum şunu okuma, bunu okuma” hepsini okusun hepsini de görsün. Ne olacak? Hiçbir şey olmaz. Başında babası var annesi var doğruyu anlatırlar. Facebook’a niye girmesin? Ama şu açıdan riskli olabilir; çok hareketsiz oluyorlar kas hareketi gerekiyor. Hoplayıp zıplayacaklar, koşacaklar falan. Geniş araziler açsın hükümet. Şu gecekondu olan yerleri falan her yeri yıksın. Ev verelim adamlara deniz kenarında kardeşlerimize. Sürekli açalım İstanbul’da sürekli geniş alan oluşturalım. Gençler de orada oynasın koşuştursunlar. Ama şu riski olabilir; mesela Facebook’ta 11-12 yaşında kız, kazık kadar adam o çocuğa yazı yazıyor, çocuğu etkilemeye çalışıyor baştan çıkartmaya çalışıyor. Ama bu zaten çok büyük bir suçtur. Facebookları açık olsun aile bunu görebilsin. Kilitleme sistemi olmasın, onu imkansız hale getirelim. Facebook’unda kimlerle yazıştığını ailesi görsün. Ama öyle bir dangalak da varsa kanunla hukukla tepesine bineriz o ayrı mesele. Yani çocuğu istismar etmeye kalkarsa gereğini yaparız.

 

İnsanın Nefsinde Tartışmaya ve Didişmeye Eğilim Vardır. Sevgi Olmazsa Bu Eğilim Güçlenir

Öncelikle kişiye sevgi yani şefkatle yaklaşmak, dost olduğunu, sevdiğini ve onu sevmek istediğini, arkadaş olmak istediğini ve güven verici bir insan olduğunu önce vurgulaman lazım. Yani bu oluştuktan sonra senin zaten her anlattığına inanmak isteyecektir o. Dost olursan, severse seni ve sana güvenirse senin inancını kabul etmek için o can atacaktır. Zaten anlattıkların da makul ve doğru olacağı için hiç inatlaşmaz. Ama aksinde sen doğruyu da söylesen inatlaşmak ister. İnsanın ruhunda cedele eğilim vardır. Cedeli kaldıran şey sevgi, şefkat, samimiyet ve dostluktur. O zaman cedele insanın takati kalmaz. Tartışmak istemez. Sevgi kalktığında insanlar tartışma arzusuna doğru sürüklenirler.

 

(Amerika Savunma Bakanı James Mattis 23 Ağustos’ta Türkiye’ye geliyor. Hakkında bazı bilgiler var. Kuduz Köpek lakaplı James Mattis ve şahinci politikalar izleyen bir kimse. Orgeneral Mattis 1991 Körfez Savaşı sırasında bir taburun komutanıydı. 2001’de ise Afganistan’da özel kuvvetleri komuta etti. 2003’te Irak işgali sırasında kilit rol üstlendi. Felluce çatışmalarında deniz piyadelerini komuta etti. Mattis’in bazı konuşmaları var. Bir konuşmasında şöyle diyor; “Bazı insanları vurmak eğlenceli oluyor. Sizi desteklerim, boğuşmayı da severim.” Bir başka konuşmasında ise; “Afganistan’a gittiğinizde kadınları beş yıldır peçe takmadıkları için tokatlayan adamlar görüyorsunuz. Bu adamların içinde zaten erkeklik falan kalmamış. O yüzden bunları öldürmek acayip eğlenceli. Kahkahalarla gülmek kadar keyif veriyor. Peşinen söyleyeyim, savaşı seviyorum” diyordu.)

İşte gelenekçi Ortodoks Müslümanlara karşı muazzam bir nefret tek onda değil. Yani kuduz köpek gibi çok fazla insan var. Yani milyonlarca var. Ve muazzam nefret duyuyorlar. Niye nefret duyuyor? Çünkü gelenekçi Ortodoks Müslümana bakıyor, diyor ki; “Ben kadını dövdüğümde deşarz oluyorum” diyor. Deşarz neyse? Kadını ikinci sınıf varlık olarak görüyor. Yani insan olarak görmüyor. Buna da çok kinleniyorlar. Ve kadının her sözünün tersinin yapılması gerektiğine inanıyorlar gelenekçiler. Buna da öfkeleniyorlar. Kadının kapatılması, sokağa çıkarılmaması, potansiyel tehlike olduğuna dair kanaatleri, cehennemin yüzde 99’unu kadınların dolduracağına inanmaları, kadınların aleyhine yüzlerce-binlerce hüküm geliştirmiş olmaları ve bunun sonucunda da hakikaten kadınlardan nefret ediyorlar. Doğru söylüyor. Hakikaten erkeklikleri kalmıyor. Hakikaten homoseksüel oluyorlar büyük bölümü. Yani epey bir bölümü homoseksüel oluyor. Onun için İngiliz derin devleti bu sistemi bütün gücüyle destekliyor ki homoseksüellik yayılsın diye. Kadınları ezdiklerinde, nefret ettiklerinde homoseksüel oluyorlar. Yani oğlan kullanma tabir edilen olayın içine giriyorlar. Bu Osmanlı’da da vardı. Kadınlara ağır baskı vardı, homoseksüel oluyorlardı. Yani oğlancılık yayılıyordu. Şimdi de bu felaketi hortlatmaya çalışıyorlardı. Biz karşılarına dikilince darmadağın oldular ve buna da müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Yani homoseksüelliğin Türkiye’de gelişmesine müsaade etmeyeceğiz.

 

(“Olumsuz bir insanın neden işleri ters gider?” sorusuna cevap)

İşte bu da Allah’ın varlığının bir delilidir. Negatif insanın başı sürekli beladadır. Allah sürekli belasını verir ve hiçbir şekilde mutlu olamaz. Ahmakça kendini mutlu göstermeye çalışır. Böyle çok zeki, çok akıllı göstermeye çalışır. Felsefi konuşmalar yapar oradan, buradan duyduğu, okuduklarını kendi fikriymiş gibi anlatır. Her yerde rezil kepaze olur. Yani kokuşmuş bir domuz gibi ortalarda gezer. İnsanların ondan nefret ettiğini bilir ama anlamazdan gelir. Böyle sürünen, perişan olan, akılsız bir negatif varlık olarak dünyada sürünerek yaşar.

 

Sabır Tahammül Değildir. Sabır, Güzel Olan Tavırda İstikrarlı Olmaktır

Müslüman kesintisiz sabreder zaten. Yani sabır müminin en önemli özelliğidir. Cennette sabır yok. Buradaki nimettir sabır. Kabadayılık buraya mahsustur. Diğerkâmlık buraya mahsustur. Hepsi buraya mahsustur. Ama mesela sohbette, sabredersin. Sabır deyince tahammül zannediyorlar, acı bir şey. Yani onda devam, kararlılık. Mesela namaza sabredersin. Yani sabır demek istikrarlı, düzgün devam anlamına gelir. Tahammül ayrı bir şeydir. Zorlanırsın ama tahammül edersin. Mesela adamın tırnağını sökerler, tahammül eder. Yani bağırma dersin bağırmaz adam. Ne bileyim elini ağzına tutar falan bekler. Buna tahammül dersin.

 

(“Allah’ın bağışlamadığı bir günah var mı?” sorusuna cevap)

Allah’ın bağışlamadığı hiçbir günah olmaz. Tövbe ettikten sonra samimi vazgeçtikten sonra neden olmasın? Böyle bir yanlış anlaşılma olabilir halk arasında. İşte Allah şunu bağışlamaz, bunu bağışlamaz. Öyle bir şey yok. Şuuru açıkken, ölmeden önce samimi olarak tövbe ederse Allah’ın bağışlaması umulur. Yani kesin değildir, umulur.

 

Gelenekçi Ortodoks İslam Anlayışı Sanatı ve Bilimi Öldürüyor, Kadınları Baskı Altına Alıyor, Her Şeyi Nötr Hale Getirip Ruhu Mahvediyor

Avrupa Birliği’ne girmeyeceğiz. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı olduğu müddetçe asla böyle bir şey mümkün olmaz. Çünkü Türkiye’yi çok kalitesiz hale getiriyor gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı. Kadınlara karşı nefreti ve öfkeyi körüklüyor. Sevgisizliği öğretiyor. Sanatı öldürüyor, bilimi öldürüyor. Her şeyi nötr hale getirip insanlığı çürütüyor. Geniş anlamda böyle. Ama herkes için geçerlidir diyemem tabii.

 

(“Sizce tecavüz için en caydırıcı ceza nedir?” sorusuna cevap)

Ceza olarak yani aklıma gelenler var ama bence cezadan ziyade önleyici tedbir ne olabilir? Şefkat, sevgi, merhamet, aklın-imanın güçlendirilmesiyle olur. Allah korkusu, Allah sevgisinin hakim kılınması, gelenekçi Ortodoks sistem yerine Kuran Müslümanlığının yayılması, Darwinizm’in bir hurafe olduğunun herkese anlatılmasıyla bunun zemini çok rahat oluşabilir. Ama caydırıcı ceza. Tecavüz çok acımasız bir eylem. Benim kanaatim en az yirmi yıl ceza verilmesi lazım. En az yirmi yıl ve tenzil de edilmeli. Yani bihakkın yatacak yirmi yılı. Sıkıysa yapsın. Çünkü yirmi yıl alıyor ama CMUK’a göre bu ceza on iki yıla falan düşüyor. Ona da müsaade etmeyeceksin. Net yirmi yıl yatacak. Affa da sokmayacaksın. Yapabiliyorsa yapsın. Yani tabii yapmasın da cayar diye düşünüyorum.

 

Gelenekçi Ortodoks Sistemde Kadınlar Aleyhine Yüzlerce İfade Var. Darwinist Sistem de Kadını Hayvanla İnsan Arası Yarı Mahluk Görüyor

Kadınlara şiddet uygulamalarının nedeni, Bir; gelenekçi Ortodoks sistemin kadınlar aleyhine yüzlerce beyanatta bulunması ve kadınlara nefreti körüklemesi. İki; Darwinist eğitimde kadınların insanla maymun arası yarı gelişmiş bir mahluk gibi gösterilmesi ve aşağılanması. Üçüncüsü erkeklerin kadınları böyle itici, akılsız varlıklar olarak görmesi sonucunda kadınlara karşı soğumaları, kadın isteğinin kalmaması. Bunun sonucunda homoseksüel olup, homoseksüel saldırganlığıyla kadınlara düşman olup kadınları ezmeye kalkmaları. Yani kadınları dövenlerin birçoğu homoseksüel eğilimli adamlar. Müthiş bir kadın nefreti var. O yüzden dövüyor, o yüzden nefret ediyor.

 

İlk Yardım Dersleri Hayati Bir Konudur. Okullarda ve İş Yerlerinde Mutlaka Herkese Mecburi İlk Yardım Dersi Verilmeli

İlk yardım dersi her yerde verilmesi lazım. Fabrikalarda, işyerlerinde, okulda, her yerde. Hayati bir konu. Hem de bayağı kapsamlı. Mesela dili boğazına akıyor. İnsanlar bilmiyor bunu çözmeyi yani dilini çekmeyi akıl edemiyor. Boğulup gidiyor, pisipisine, durduk yere. Şoka giriyor mesela dili ters dönüyor boğazına akıyor. Halbuki mendille falan dilini tutup çekseler bitti. Çıkacak, kurtulacak. Veyahut anafilaktik şok oluşuyor. Ona mesela adrenalin iğnesi yapsalar, kurtulur. Ama kısa sürede ölüm gelişiyor. Mesela pisipisine, hiç, durduk yere. Halbuki adrenalin iğnesini hazır böyle onların iğneleri var, ondan kullansa adam hemen uyanır, kalkar. Ama iyi öğretilmesi lazım. Yanlış uygulama olmaması gerekiyor. Veyahut tansiyonu çıkıyor. Tansiyon yirmi bire çıkıyor. Rahatça düşürülebilir ilaçla o anda. Ve seri şekilde düşürülebilir. İlaç kullanmayı bilmedikleri için düşüremiyorlar. Adam pisipisine ölüyor. Tabii kaderinde ama sebebe sarılmak lazım.

 

Hastanelerin Hem Temizliğiyle Hem Güzelliğiyle Saray Olması Lazım. Hastaneye İşi Düşenin Severek Gitmesi Gerek

Hakikaten hastaneye gidenin kanı, iliği çekiliyor gördü mü. Yani ya tansiyonu çıkıyor ya tansiyonu düşüyor. O koridorlar, bilmem neler falan. Yani orası saray gibi olması lazım. Bildiğin saray yani. Halılar, her şeyiyle bayağı güzel, çok temiz bir yer olması lazım. Ona ne gerek var ben bunu anlayabilmiş değilim. Onu Mehdiyet döneminde bekliyoruz artık.

 

TV Programlarının Birçoğunda Çözümsüz Uzun Uzun Konuşmalar Yapılıyor. Konunun Aslına Gelmiyorlar

TV programlarının birçoğunda demagoji yapıyorlar. Mesela bomba patlıyor bir yerde. Oturup, toplanıyorlar. Sabaha kadar beş saat konuşuyorlar. Çaylar, kurabiyeler havada uçuşuyor. İncir çekirdeğini doldurmaz anlattıkları. Ne Darwinizm’in tehlike olduğundan bahsediyorlar, ne bunun sebebinin gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı ve dinsizlik kökenli olduğundan bahsediyorlar. Hep hamasi, yüzeysel, alakasız konular. Hep kör açmaz. Girdikleri sokaklar hep kör sokak hep kapalı sokaklar. Hiçbiri ana caddeye çıkamıyor.

2017-08-29 05:39:27

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top