Sayın Adnan Oktar'ın 26 Aralık 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 26 Aralık 2017

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan Twitter hesabından şunları söyledi: “Bir damla petrolü bir damla kandan daha kıymetli gören sefil anlayış kaynaklarımızı daha kolay sömürmek ve zenginliklerimizi daha kolay gasp etmek için bizi birbirimize kırdırıyor. Bizler sömürgecilerin oyununa gelirsek asıl o zaman kaybederiz. Sırf belli güçler öyle istiyor diye sırtımızı kardeşimize dönersek, o zaman uçuruma doğru yuvarlanmış oluruz.”)

Bak, gecesi gündüzü yok. Ama uykusuna dikkat etsin, biraz kendini yormasından endişe ediyorum. Yavaş yavaş, yavaş yavaş, mesela yatsın normal uyusun dinlensin, gıdasına da dikkat etsin, inşaAllah. Ama güzel, güzel bir fütuhat. Afrika çok hayati bir yer. Çok iyi yapıyor. Afrika’nın Tayyip Hoca’ya sevgisi de iyi. Allah’a kendini bıraksın, tevekkül etsin doğu yolda. Çok güzel, o kanun hükmünde kararnameleri onlar da mükemmel oldu. İtirazları hiç kaale almasın hiç kaale almasın. Orada yanlış olan hiçbir şey yok. Hepsi doğru ve yerli yerinde. Hatta Allah esirgesin bir daha böyle bir densizlik yapmaya kalkan olursa vatandaşın kendini koruması durumunda hiçbir cezai yaptırım olmayacağına dair de madde eklesinler. Hayır zaten olmaz da ama onu netleştirmek iyi olur.

 

(Sayın Devlet Bahçeli yeni Kanun Hükmünde Kararname’yle ilgili konuştu Adnan Bey. Şu açıklamaları yaptı: “15 Temmuz’da milli beka zillet ve zulmet dolu saatlerde bizzat millet tarafından savunulmuştur. Bundan gocunanlar FETÖ’nün kurşun askerleridir. 15 Temmuz gecesi ve devamında 251 kardeşimiz şehit, 2194 kardeşimiz de yaralanmıştı. İşgalin soğuk, acıklı ve alçak teşebbüsünü 80 milyon yaşamıştı. Devletin ayağa düşmemesi için kahramanlar toprağa düşmüştü. Kim neyden bahsediyor? CHP ve yedekleri yüzsüzce nasıl konuşabiliyor? FETÖ’ye cesaretle direnenler, darbecilere meydan okuyanlar, istilacılara vatanı dar edenler yargılansın cezai sorumlulukları donsun mu isteniyor? Bu soruya evet diyenler varsa bize göre vatan hainidir. FETÖ’nün uyanmış ve harekete geçmiş kripto koludur” dedi. “Devletin zora düştüğü her şart ve anda millet devreye girerek gereğini muhakkak yapmış, yapmasının önüne de hiçbir kokuşmuş ve işbirlikçi geçememiştir. 15 Temmuz ve 16 Temmuz’da Türk milleti meşru müdafaa refleksiyle zalimleri hainleri Haşhaşileri fitnelerinde boğmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyordu ki; Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin.”)

Ben bunu geçen gün açıklamıştım Atatürk’ten örnek vererek. “Atatürk bugünleri anlatarak bunu açıkladı” dedim. Çünkü bak, “gayrimeşru olarak iktidarı ele geçirmeye kalkanları” diyor. Bunlar işte gayrimeşru, darbeyle. “Vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, askeri tersanelere girilmiş olabilir” diyor. “Millet fakr-u zaruret içinde olmuş olabilir. Bütün bu ahval ve şerait içinde dahi bunlara gereğini yapacaksınız” diyor Atatürk rahmetli.

 

Kanun Hükmünde Kararname’de Sivillere Savunma Hakkı Verilmesi Çok Yerinde ve Doğru. Kanun Maddesinin Şerhi Çok İyi Yapılsın

O kanun maddesini önü açık değil diye iddia etmeye gerek yok. Kardeşim, açıkça önü açık desinler hatta ayrı yeni madde eklesinler, “Bundan sonra böyle çakallık yapan olursa millet tepesine binecek ve millet bundan sorumlu olmayacak” bu kadar. Kim çakallık yaparsa, terörist de olsa çakallık yaparsa millet tepesine binecek bu kadar. Güvenlik güçlerine yardım edecek, devlete yardımcı olacak. Kanun ve hukuk çizgisi içerisinde, kanunsuz olarak değil kanun ve hukuk çizgisi içerisinde. Şimdi adam albay gelmiş diyor ki “hadi halkı tarayın” ne oldu adam? Katil oldu. Bunun albaylığı kaldı mı? Gitti. Cinayete azmettiren katil; hükmü bu. Halka ateş ediyor, halk da çeker-vurur onu. Ayağından vursun, kalçasından vursun neresinden vuruyorsa artık indirir aşağı ve onu alır tutuklar götürür, tutuklar da alır-götürür karakola teslim eder. Nitekim de öyleydi mesela o akşam bir delikanlı vardı kabadayı, subayları tek tek polis yeleği giydi üstüne hatırlıyorsunuz. “Tutukluyorum seni” dedi aldı-götürdü hepsini polis yeleğiyle. Ne yapsın seyir mi etsin çocuk yani? Bir ayaklanma yaparsa adam, PKK ayaklanması şu bu, devlet güçlerine halk yardım eder. FETÖ bir çakallık yapmaya kalkarsa devletin meşru güçlerine halk yardım eder. Halk seyredecek hali yok ki tabii ki yardım edecek. Şerhi iyi yapsınlar genişleterek, ‘halk devletin meşru kolluk güçlerine yardım eder. Bu yardım ederken meydana gelecek olaylardan da sorumlu olmaz.’ Yani adamın mesela bacağı kırılır, kolu kırılabilir hainlik yapanın. Gidip bunun vatandaş hesabını vermez. Ha bu maddeye gerek var mı? Olmasa da fark etmez, yani millet onun derdinde olmaz. Kaç yazar yani adama desen ki “sen çok büyük suç işledin” desen, yani vatan millet için adamın zaten onu gözü görmez. Öyle bir derdi olmaz insanın. Onu diyorsa adam zaten cins adamdır yani. PKK’yla çatışan bir insanı birisi suçlu gösteriyorsa onda bir hastalık vardır onun sözü geçerli olmaz. Ben bunu uzun süreden beri söylüyorum, bunun mutlaka şerhli geniş olarak oturtulması lazım.

 

Küfrün Ahiretteki Sorgusu Çok Uzundur. Allah Her Bir Meyveyi, Her Bir Çiçeği, Hücrenin İçindeki Her Bir Organeli Tek Tek Soracak

İnkâr edenleri Allah “yıl içinde” diyor “yıl içerisinde bela veriyorum” diyor. Ama en sonundadır tabii cehennemde asıl ceza veriliyor. Gerekçeli olarak oluyor. Mesela meyve farz edelim elma. Elma getirilip önüne koyuluyor. “Bunu neden tesadüf olarak gördüğünü anlat” diyor Allah. Tek tek mesela kelebek getirilip önüne koyuluyor “neden tesadüf? Karınca neden tesadüf?” Mesela örümceğin hayatını biliyor “neden tesadüf? Bal arısının yaptığı kovan, bal arısının yaptığı o güzel desen.” Getirilip önüne koyuluyor. Sorgu çok uzundur küfre. Yani her şey tek tek, bilimden öğrendikleri, duydukları da tek tek soruluyor. Mesela kromozomlar şunlar bunlar falan yani hangi mantıkla bunları tesadüf olarak gördün? Yani fitil fitil burnundan getiriliyor özetle.

 

(Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye, ABD’nin Filistinlilere Ebu Deys’te başkent ya da bir oluşum verilmesi buradan bir köprüyle Mescid-i Aksa’ya bağlanılması teklifinde bulunacağına dair bilgiler ulaştığını açıkladı.)

Kardeşim bunların önü sonu gelmez. Eğer İslam âleminin huzurunu istiyorlarsa, Mescid-i Aksa’nın güvenliğini istiyorlarsa, Kudüs’ün güvenliğini istiyorlarsa, Kabe’nin, Mekke’nin, Medine’nin güvenliğini istiyorlarsa, her yerde huzur içinde yaşamak istiyorlarsa darbelerden şundan bundan çekiniyorlarsa, teröristlerden, savaşlardan eğer bizar ve bıkkınsalar İslam âlemini birleştirsinler. Ve derhal birleşmeye karar versinler. Ama hani biz birleşip kafanızı gözünüzü patlatacağız, ayrı ayrıyken iyi dövemiyorduk bir araya gelip kafanızı gözünüzü yaracağız mantığıyla değil. Bir araya gelip silahları kaldıracağız, bir araya gelip savaşları kaldıracağız. Her yerde savaşı durduracağız. Her yerde terörü durduracağız. Bu iddiayla ortaya çıkılması lazım. İsrail’de de tam bir güvenlik ortamı ve huzur ortamı meydana getireceğiz. İsrail bölgede istediği gibi yaşasın dersin. Kudüs bütün inananlarındır herkesindir. Bütün dünyanındır Kudüs. Yani bir mülk değildir bu Kudüs. Dolayısıyla Kudüs İsrail’in başkenti olsun, Filistin’in başkenti olsun, Müslümanların kutsal şehri olsun, Musevilerin kutsal şehri olsun ki öyledir zaten Müslümanlar açısından da Museviler açısından da kutsaldır. Dolayısıyla bütün mesele barıştadır yoksa Amerika bunu yapacak bugün olmasa yarın mutlaka kavga çıkar. Mutlaka kan akabilir. Mesela bak gerginlik hat safhaya ulaşmış İsrail’de en halim insanlar bile bayağı gerginler benim gördüğüm. Filistinliler de çok gergin. İslam âleminde bir gerginlik var. Amerika’da bir gerginlik var. İngiliz derin devleti de elini ayağını ovuşturarak sevinçle seyrediyor. Yok, kardeşim bunlara gerek yok. Savaşa da gerek yok, silaha da gerek yok, kavgaya da gerek yok. 

 

(“Peygamberleri neden öldürdüler?” izleyici sorusu)

Peygamberlerin şehit olmasının nedeni kaderde Allah’ın onlara onu bir nimet olarak sunmasıdır. Mesela Zekeriya (as)’yı Allah uzun uzun yaşatabilirdi, zor bir hayat, Peygamberlik görevini yapmış, ortam çok gergin, Roma dönemi çok zor bir dönem. Cenab-ı Allah o zor dönemde onu tutmak istemediği için güzel canını şahadetle aldı. Yahya (as)’yı da mesela aynı şekilde aldı. İsa Mesih’i de alabilirdi Allah çok rahat alırdı ama almadı. Mehdi (as)’ye vezir olsun bir güzellik olsun diye onu yanına aldı. Yanına almak ile şehadet alemine almak, Allah için çok kolay bunlar. Ama görünüşte tabii çok acayip bir şey varmış gibi görünüyor. Mesela canı yanıyor falan, öyle bir şey olmaz. Şehit olurken sevinç içinde şehit olur, ibadet şevki ile şehit olur. Dolayısıyla Peygamberler eğer şehit olmazlarsa imtihan ortamı kalkar. Peygamberler sürekli korunursa, mesela Resulullah (sav)’ın bile Cenab-ı Allah dişinin kırılmasına müsaade etti, yüzüne kılıç gelmesine müsaade etti. İstese yaptırmaz Cenab-ı Allah. Değil mi? Mesela yüzüne kılıç darbesi geldi, mübarek üst dişi kırıldı, kılıcın çarptığı yer. Koptu dişi yani çıktı dişi. Bu imtihanın gereği olarak olur. Mesela Hz. Musa (as) da savaşlara gitti, olaylar içerisinde oldu. Ama Hz. Musa (as)’ya Cenab-ı Allah sonuna kadar yaşama emri verdi, kaderi öyleydi. O yüzden sonuna kadar yaşadı o. Kardeşi Harun (as) da öyle. Yoksa o da şehit olabilirdi. Orada Firavun adam kudururdu birden şehit edebilirdi orada, ne olurdu? Cennete giderdi. Ama Cenab-ı Allah böyle takdir etti. Peygamberlere hiçbir şey olmazsa o zaman imtihan ortadan kalkar. Mutlaka Peygamberlerin de şehit olması, acı çekmesi, onların da yaralanması gerekir.

Resulullah (sav)’ın baş ağrısı ile başladı rahatsızlığı. Bayağı güçlü bir baş ağrısı, normal insanlarda karşılaşılmayan bir baş ağrısı, bir de humma olduğu anlaşılıyor sonra. Hz. Ali (kv) ve Hz. Abbas’ın arasında eve getiriyorlar. Çok durumu ağır. Diyor ki Resulullah (sav), “Bana ağzı açılmamış 7 kırba su getirin ve başımdan dökün belki halka yaklaşırım onlarla konuşabilirim” diyor. Daha hala sohbet peşinde maşaAllah. Resulullah (sav)’ı bir küvete koyuyorlar, başlığından kırbayla su döküyorlar ama ateşi yüksek. Ondan sonra rahatlıyor ama gidip halkla beraber namaz kılıyor. Başında bir sargı var başı ağrıdığı için. Halka karşı şöyle diyor; “Bir kulu, Allah kendisine dünya güzelliklerini vermekle kendi indindekini verme hususunda serbest bıraktığı da, kul onun yanındaki nimeti seçti” diyor halka. Bütün Müslümanların hepsinin duyduğu bir hutbe bu. Cebrail (as) geliyor, “İstersen ömrün uzasın” diyor. “Daha rahat bir ortam da olabilir diyor. İstersen Allah seni alacak, hangisini istersin?” diyor. “Allah alsın” diyor, onu seçiyor maşaAllah. Zaten “Refik-i Ala’ya” diyor biliyorsunuz, son sözü odur. “Yüce Dost’a” yani inşaAllah. Zaten söylüyor Peygamberimiz (sav), “vefat edeceğim” diyor, hastalanmadan önce söylüyor. Kızına da söylüyor, kızı duygusallaşıyor ama “ilk bana sen geleceksin” diyor, o zaman gülmeye başlıyor, hoşuna gidiyor. Vahiyle haber veriyor Cebrail (as). Halka açıklıyor zaten. "Bu dünyadan göçme zamanım geldi, bana haber verildi." diyor Peygamberimiz (sav). MaşaAllah.

 

(Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı’nın Fahrettin Paşa ile ilgili fikirleri büyük eleştirilerin hedefi olurken, Suudi Arabistan’da yayınlanan bir programda Amid El-Şehri, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı’na sahip çıktı. “Osmanlı sömürgeciydi” diyen Amid El-Şehri, Osmanlı’nın hilafet devleti olmadığı, bölgede yaşananların sebebinin yine Osmanlı olduğunu iddia etti. Osmanlı yönetimindeki Arap topraklarında büyük felaket zincirlerinin yaşandığını söyleyen El-Şehri, “Fahrettin Paşa, Araplara karşı terör eylemlerini organize eden kişilerin başında geliyor” ifadelerini kullandı.)

Kardeşim şimdi o devir, zorlu olan bir devir. İngiliz derin devletinin devrede olduğu bir devir. Osmanlı can havliyle kendini savunuyor. İngiliz derin devleti de olmadık kepazelik yapıyor. Osmanlı iyi niyetle bazı hatalar yaptı, yapmış da olabilir ama Osmanlı genel anlamıyla iyi niyetliydi, dürüst yaklaşıyordu. Mesela diyorsunuz ki, “Kutsal emanetleri niye alıp getirdiler?” falan. Kardeşim orada kutsal emanetlerin tamamen imha edilmesi bile mevzubahis olurdu. Yakardı adamlar, toplar yakarlardı. Dolayısıyla çok emin, güvenilir bir beldeye, başkente, İslam aleminin başkenti olan, o devirde başkenti olan bir yere alıp İstanbul’a getiriyor. Ve burada güvenli, saygılı bir ortamda muhafaza ediyor. Biz buraya getirmekle İslam aleminin onurunu korumuş olduk, İslam’ın onurunu korumuş olduk. Dolayısıyla bunlar bizimdir demiyoruz biz zaten. Bütün İslam aleminin, bütün Müslümanların. Bir ırkın, bir milletin değil. Ama buna şimdi böyle toptan bir atakla başlamak İngiliz derin devletinin bir oyunu. Benim anladığım Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Suudi Arabistan’la Türkiye’yi savaştırmak istiyorlar, İran’ı savaştırmak istiyorlar. Şimdi alt yapısını yavaş yavaş hazırlıyorlar. Yok, biz Kuveytlileri çok seviyoruz, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Müslümanları çok seviyoruz ve Suudileri çok seviyoruz. Nur gibi Müslümanlar. Modern, aklı başında, kaliteli insanlar. Hiçbir şekilde de onların sözüyle, onlara düşman olmayız, muhalif de olmayız.

 

(Boğaziçi Üniversitesi’nde 6. Evrim, Bilim ve Eğitim Sempozyumu düzenlendi. Sempozyumun sloganı ‘evrim yoksa bilim de yok’. Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümünden Dilek Koptekin, bu sempozyumda sizin eserlerinizin evrimi nasıl yıktığını şöyle anlattı:

ABD’deki Yaratılış Enstitüleri arasında sıkı bir ilişki olduğunu görüyoruz. Bu enstitüdeki insanlar Türkiye’ye çağrılıyor, Türkiye’deki konferanslarda konuşmalar yapıyorlar. Bu şahısların yazdığı kitaplar MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından basılıyor ve öğretmenlere ücretsiz olarak dağıtılıyor. 1985 ile 2003 arasında ders kitaplarına artık Yaratılış görüşü giriyor. AKP döneminde ise artık din vurgusu gittikçe daha çok artıyor. Birkaç örnek vereceğim ben. İlk olarak İstanbul’un çeşitli semtlerinde Adnan Oktar’ın Yaratılış müzesiyle okullara ziyaret gerçekleştiriliyor. Sonra bu Yaratılış müzesine herhalde yeterince giden olmayınca overlok makinası gibi artık ayağımıza getiriliyor. Okullara, alışveriş merkezlerine sahte fosiller getiriliyor ve artık toplumsal alanda daha çok görmeye başlıyoruz bunları. Çeşitli üniversitelerde Yaratılış temalı kongre, sempozyum gibi etkinlikler düzenleniyor.)

Tamam da niye bu kadar tedirgin oluyorsun? Dedelerin rahatsız oluyor, diğerleri rahatsız oluyor. Sahte fosillerse, sizde gerçekleri var onları gösterin. Madem sahte olduğu kanaatindesin gerçeklerini niye depoda saklıyorsunuz? Bak 100 bin fosili depoda saklıyorsunuz benim güzelim. Siz çıkartmayınca tabii biz mecburen çıkartıyoruz, bir kısmını yayınlıyoruz. Halkın önüne getirilmesinden niye tedirgin oluyorsun? Müzeye gideceğine tabii ki ayağına götürürsün. Bu da güzel bir şey. Bu kadar sarsılacağın, tedirgin olacağın ne var? Dünyanın her tarafında fosil sergileri devam ediyor, kitaplar devam ediyor ve kitapları anlatmaya da devam ediyoruz. Sonucunda ne oldu? Bak, Türkiye’de Darwinizm’e inananların sayısı ne kadar oldu? Yüzde 10. İnanmayanların sayısı ne? Yüzde 90. Sizin elinizde üniversiteler var, fakülteler var, profesörler var, dekanlar var, devlet imkanları var. Devlet eli ile zaten Darwinizm’i anlatıyorsunuz. Hükümet bunu destekliyor zaten ve bütün hükümetler destekliyor mecburen. Abdülhamit devrinden beri anlatıyorsunuz. Ve dünya çapında milyonlarca üniversitede, okulda, liselerde, ortaokullarda bunları anlattınız. Ama bak, ben tek başıma çıktım, bayram balonu gibi patlattım Darwinizm’i. Bak sizi patlattım demiyorum, Darwinizm’i patlattım. Yanlış anlaşılmasın. Ve şu an bak o binalarda ağlama seansları düzenliyorsunuz. Adnan Oktar çıktı diyor yaratılışçılarla birlikte diyor hareket ediyor. Kardeşim Avrupalı yaratılışçılara insanlar acıyorlardı. Onları da ben kurtardım, vesile oldum söylemesi ayıp haşa huzurdan. Avrupa’daki yaratılışçılar ne diyor, Amerika’daki yaratılışçılar? “Dünyanın ömrü 6 bin yıl” diyor. “En eski fosil, en fazla 5 bin yıllık” falan diyor. “Aydaki kraterleri” diyor, “Mikail’le şeytan savaşırken meydana getirdiler” diyor. İnsanlar yerlere yatarak gülüyorlar bunların sözlerine. Avrupa’daki yaratılışçıları kimse kaale almıyor. Dünyada yaratılışçılığı savunan tek topluluk biziz ve dünyada da yaratılışçılığı insanlara anlatıp, ikna eden de biz olduk. Dünyada yerle bir oldu.  

 

Münafıklar Asıl Olarak Allah’a Karşıdırlar, Ama Önce Peygambere veya Müminlerin O Dönem Lideri Olan Kişiye Saldırırlar

Münafıklık konusunda kitap hazırladık ama iki kitap hazırladım şimdi üçüncü cildi hazırlıyorum. Ama münafıkları gördükçe daha detaylar ortaya çıkıyor, ayetlerden de bu konuları çok da iyi anlıyoruz. Münafıklarda asıl dert Allah’a karşı olmalarıdır, asıl onların derdi odur. Sonra Peygambere karşıdırlar. Sonra Müslüman topluluğu, sonra da imamı. Müslümanların liderine. Ama atağa geçtiklerinde bunu tamamen sistemi alt üst ederek, sistemi ters çevirerek önce imam; Müslümanların lideri, sonra Müslümanlar, sonra peygamber, sonra Allah tarzında atağa geçerler yani ilk baktığımızda biz bunu göremeyiz. Allah’a saldırmaz haşa, dine de saldırmaz. Önce Müslümanların liderine saldırır Peygamberimiz  (sav) zamanında olduğu gibi. Mesela Peygamberimiz (sav)’e saldırdıktan sonra ne yaptılar? Ali (kv), Osman (ra), Ömer (ra), Ehli Beyt, Hasan (ra), Hüseyin (ra) bak görüyor musun en seçkinler hepsini şehit ettiler. Sonra Peygamber (sav)’e gelen vahiyden rahatsız oldular. Dediler ki, “şu ayetler fazla nehyedildi, şunları da keçi yedi.” Bunlar münafıkların uydurması. Ama bu Müslümanlara yanlış aksetti Müslümanlar da bunu sahih kaynaktan geldi zannettiler, halbuki bu şeytanın bir oyunuydu. Münafıklarla organize edilmiş bir oyun. Ayeti keçi yemiş Allah’ın hükmü kalkmış. Tam şeytanın sitili bak zaten keçiyle remzedilir şeytan. “Şeytan yedi” diyor yani. “Ayeti şeytan yedi onun için o ayet geçerli değil” diyor. Bunu da Müslümanlara kabul ettirdiler, büyük bölümüne kabul ettirdiler. “Bu ayetler” diyor “nehyedildi.” Şeytan söylüyor onlar da inanıyor. “Bu ayetlerde vardı fakat Kuran’a alınmadı” diyorlar. Vardı Kuran’a alınmadı, “bunlar da Allah’ın ayeti” diyor “ilave ayetler.” Dolayısıyla şeytan kendince bir oyun oynadı ve yüz yıllarca Müslümanları mahvetti.

 

İslam’da Allah’a, Kitaba, Peygambere Hüsnü Zan Vardır. Münafıklar da İse Allah’a, Kitaba, Peygambere Hep Eleştirel Gözle Bakmak Vardır

Şimdi bunların mantığı şu oluyor münafıkların, insanlar cahiliyedeyken özgür düşünürler her şeyi böyle hür kafayla değerlendirirler kendine göre. Ama İslam’da hür kafa yoktur. Allah yanlısı bakış vardır sadece. Allaha hüsn-ü zan, Kitaba hüsn-ü zan, Peygambere hüsn-ü zan ve doğrudan onların güzelliği, üstünlüğü ve iyiliği, mükemmelliği esas alarak bakma var. Şimdi münafık ne diyor? “Böyle olmaz” diyor. Nasıl olması gerekir dediğinde, “objektif bakacaksın” diyor. Kime? “Allah’a” diyor. “Allah’ı eleştirmek lazım” diyor. Zaten bak yeni hocalara bakın onlar da söylüyorlar. “Allah eleştirilir” diyor. Bakın Musevilere bakın Tevrat’ta onlar da Allah’ı eleştirirler o devrin münafıkları. Allah’ı eleştiriyor. Bu devrin münafıkları o da Allah’ı eleştirir. Başka Musevi devrinde münafıklar kimi eleştiriyor? Peygamberleri. Davut (as)’u eleştiriyor, Hazreti Süleyman (as)’ı eleştiriyor. Eyüp (as)’ü eleştiriyor birçoğunu eleştiriyor. Akıl almaz çirkin üsluplarla eleştiriyor. Münafıklar at oynatmış o devirlerde. Resulullah (sav) zamanında da Resulullah (sav)’ı eleştiriyor. Zaten ayetlerin birçoğunun iniş sebebi münafıkların o alçakça ve ahlaksızca yaydıkları haberlere karşı cevap olmasıdır. Birçok ayet böyledir. Zeynep’le evlenmesiyle ilgili ayetler, birçok kişiyle evlenebileceğiyle ayetler. Nur Suresi’nde karısına ve hanımlarına yapılan iftira, ona verilen cevaplar. Tahrim Suresi’nde hanımların ona karşı tavır alması. Hep münafıkların yaptığı operasyonlar sonucu meydana gelen yakışıksız gelişmelere karşı alınan tedbirlerdir. O ayetleri topluca yarın da sunabilirim. Çok fazla ayet sırf bu nedenledir. İşte “teyzenin kızları, halanın kızları falan alabilirsiniz” tek sebebi münafıklardır.

 

(Kutsal mekânların korunabilmesi için alınabilecek güvenlik önlemleri nelerdir?” izleyici sorusu)

Kutsal mekânların, aslında her türlü kutsal mekânı polisçe korunması lazım. Polis koruması yani çok özenli polis koruması. Hatta duruma göre daha da kapsamlı koruma gerekir. Yani mesela bir terör saldırısı tehlikesi varsa makineli tüfek yuvaları yapılması lazım betondan. Beton koruganlar yapılması lazım. Mesela arabayla girme tehlikesi varsa çivili, kaldırmalı çivili yol tertibatı alınması lazım. Aniden biliyorsunuz kaldırıldı mı çivili engel meydana geliyor giremez araba patlar tekerleri falan giremez. O tip önlemler gerekir. Her türlü tedbirin alınması lazım. Çünkü kutsal mekân azdır ama değerlidir. Onun için mesela Kabe’de de adamlar girdi baskın yaptılar biliyorsunuz çok rahat. Mesela Kudüs çok iyi korunması gerekiyor. Kudüs şehrini adam silahlı çatışmaya giriyor bilmem ne yapıyor. Yani Mescid-i Aksa’ya yağan merminin haddi hesabı yok. Hiçbir cami bu kadar mermi almamıştır. Yani bu özel anlaşmalarla, uluslararası anlaşmalarla garantiye alınıp özenle uygulanması lazım.

 

(“Bir insan iman ettiğini nasıl anlayabilir?” izleyici sorusu)

Bir insan iman ettiğinde samimi vicdanıyla kanaati geliyor. Allah’ın varlığı zaten ikinci bir tercihi sağlayacak gibi değildir. Yani açık şuurda olan mümin şuuru açıksa, “ben benim. Ben neyim?” diyebiliyorsa Allah’ı inkâr etmeye akli bedeni gücü yetmez. Yani aklen bedenen bunu yapamaz. Allah’ı inkâr ettikten en fazla bir dakika içinde falan cinnet geçirir ve ölür yani. En fazla bir dakikanın içinde ölür. Müminin yapabileceği bir şey değildir. Yani açık şuurla mümkün değil. Ama küfür, şuuru kapalı olduğu için göğsünü gere gere inkâr eder yani Allah onu öyle yaratmıştır. Mümin zaten iman etmeye mecbur olarak yaratılıyor. Yani ikinci bir seçeneği yoktur müminin. Hani elliye elli gibi değildir müminde, yüzde yüzdür yani başka türlü yapamaz.

 

Ayetlerde Allah ve Elçisi Birlikte Geçer. Kuran’a Göre Peygambere İhanet, Allah’a İhanettir. Münafıkların Asıl Derdi Allah İledir. Allah’a Kinlidirler

“Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne ihanet etmeyin.” Bak görüyor musunuz hep çift. Çünkü resule ihanet Allah’a ihanettir. İhanet nedir? Hainlik yani münafıklık. İhanetle münafıklık aynı. Bak “Ey iman edenler” Enfal Suresi 27 şeytandan Allah’a sığınırım “Allah’a ve Resulü’ne ihanet etmeyin” hainlik yapmayın yani yanında on yıl, yirmi yıl kaldıktan sonra kahpelik yapmayın, oyun oynamayın, ahlaksızlık yapmayın. “Bile bile emanetlerinize ihanet etmeyin.” (Enfal Suresi, 27) Çünkü davaya ihanet etmiş oluyor. Müslümanlara ihanet etmiş oluyor. Bak “Bile bile emanetlerinize ihanet etmeyin.”

Mesela Mücadele Suresi, 5 “Gerçekten Allah'a ve Resulü'ne” diyor bak görüyor musunuz? Hep çift söylüyor Allah. “Allah’a ve Resulü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla)” Peygamber diyor ki mesela “siz şöyle oturun şurada durun” imam vasfıyla. Şu şu işleri yapsın bu bu işleri” “yok” diyor. “Ben dediklerini dinlemiyorum ayrı bir kafadayım ben” diyor “ayrı faaliyet yapacağım.” Mesela “sen şurada bekle” Peygamber diyor ki “sen nöbet tut” “yok tutmayacağım” diyor. Mesela “askerler şuradan gitsin” “yok ben gitmeyeceğim” diyor. “Allah’a ve Resulü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar,” yani isyan eden tam münafık eylemi bu. “…kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır.” Yani onurları, haysiyetleri, şerefleri beş paralık olacak diyor Allah. Şerefsiz konumuna düşürülecekler.

 

(Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri, Mısır içişlerine müdahale edilmemesi ilkesine bağlı kalarak Türkiye’yle arasındaki her türlü gerginliğin aşılması konusunda Mısır’ın istekli olduğunu söyledi. Şu açıklamaları yaptı; “Şüphesiz Türk ve Mısır halklarını birbirine bağlayan çok şey var. İki halk arasında güçlü ilişkiler, akrabalıklar ve ortak miras söz konusu. Dolayısıyla ilişkilerin normale dönmesini umuyoruz. Mısır buna her zaman açıktır.”) 

Evet, evet, evet hiç bekletmeden Tayyip Hocam gereğini yapsın. Mısır’la bağı en yüksek seviyeye çıkaralım. Suriye devletini de öyle meşru devlet ne ise kana bulaşmamış, cinayet işlememiş devleti yapısını Türkiye tanısın. Ve onlar da ılımlı aklı başında böyle sevecen Sünnilere, Şiilere herkese eşit mesafede aklı başında bir bakış açısıyla Türkiye’ye kendilerini sunsunlar. Rusya’ya da kendilerini sunsunlar. Onlar da legal hale gelir o zaman. Allah’ın dilemesiyle.

2018-02-27 10:01:27

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top